Yazarlar

Ufuk Ulutaş

Ufuk Ulutaş

Devletin tanımı

Ufuk Ulutaş tüm yazıları

Daha önceki yazılarda Koronavirüs sürecinin devlet kavramını hem uluslararası ilişkilerde hem de halkların zihinlerinde öne taşıyacağından bahsetmiştim. Gerçekten de salgın sürecinde insanların tek ve eşsiz başvuru mercii devlet oldu. Zira ile salgın ancak devlet kapasitesine sahip yönetim birimlerinin eliyle mücadele edilebiliyor. Devlet üstü kurumların, uluslararası organizasyonların verimsiz ve etkisiz kaldığını da hesaba kattığımızda devlet bariz bir şekilde ön plana çıkmakta.

Elbette ki toprak hakimiyeti ve uluslararası tanılırlığı olan her yapıdan bahsetmiyoruz. Yani devletten kasıt teknik olarak bu sıfata haiz yapılar değil. Salgın sürecinin tekrar altını çizdiği gibi devletin felsefi tanımı, teknik tanımının çok ötesinde anlamlar içeriyor. Vatandaşına her türlü güvenliği sağlayabilen, refah sunabilen, temel ihtiyaçlarını her türlü koşulda sağlayabilen; özetle toplumsal sözleşmenin devlete yüklediği sorumlulukları tam anlamıyla yerine getirebilen yapılar devlet sıfatının hakkını yerine getiriyor.

Burada tekrar ve güçlü olarak bir devlet olarak Türkiye’nin altını çizmek istiyorum. Devlet kolay olunmuyor, tarihi arka planı ve yüzyıllara yayılan pratiğiyle Türkiye bunun en güzel örneklerinden. Obsesif bir şekilde Türkiye’ye saldıran kesimleri kenara koyun, uluslararası camiada da devlet deyince akla gelen ilk örneklerden birisi Türkiye’dir.

Bir taraftan salgın sürecinde tüm imkanlarını seferber edip siyasi irade ve bilimselliği bir araya getiren bir Türkiye var. Bunun değerini en iyi G-7 üyesi olup bu iki kriterden mahrum kalan ülkelerin vatandaşları anlayacaktır. Gıda güvenliğinden dünyanın en iyileri arasında yer alan sağlık sistemine, tedarik zincirinden salgını kontrol altına alan uygulamalarına kadar başarılı bir örnek ortaya koyuldu. Cumhurbaşkanı makamından piramitin en altındaki yönetim birimlerine kadar muntazam işleyenen bir yönetişim ortaya koyuldu. Yine ezberleri kendi hakikatlarına dönüşenleri kenara koyun, Türkiye’nin bu ayrışan tablosu teslim edilecektir.

Bütün bu mücadele ortaya koyulurken, Libya’dan Suriye’ye, Irak’tan PKK ile mücadeleye, Somali’den dünyanın dört bir tarafına gerektiğinde insani diplomasiyle gerektiğinde sert güçle ulaşan bir devlet Türkiye. “Büyük” olarak anılan devletlerin bile self-izolasyona girdiği, sınır ötesi maceralarını yeniden gözden geçirdiği, personel tenkisatına giriştiği bir zamanda Türkiye, örneğin Libya’daki çatışmaların seyrini tek başına değiştirdi. Bölgesel krizlerin ve bölünmelerin mimarlarının bir araya gelip Hafter’i silah desteğine boğduğu Libya’da Türkiye şimdiye kadar fark yarattı. Somali’de BAE’nin vekili El-Şebab’ın kaçırdığı İtalyan vatandaşını ailesine kavuşturdu. PKK ile içeride ve dışarıda kritik isimlerin etkisiz hale getirilmesi dahil etkin mücadele yürütüldü.

Bu kapasiteye sahip dünyada kaç tane devlet vardır?

Ufuk Ulutaş Diğer Yazıları