Yazarlar

ABD Savunma Bakan Vekili Shanahan’ın tehdit mektubu, Türkiye-ABD ilişkilerinin geldiği son noktayı ortaya koyuyor. Mektubun üslubu, meselenin can alıcı noktasını ele veriyor. ABD açık olarak, Türkiye’nin güvenliğini hiçe sayarak, yaptırımlarla, zorbalıkla iradesine ipotek koymak istiyor. 

Mektupta Türkiye; S-400’leri alması halinde, F-35 projesinden çıkartılmasının yanı sıra, “Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası” (CAATSA) yaptırımlarının uygulanması konusunda Amerikan Kongresi’nde Cumhuriyetçi ve Demokrat olarak iki partinin de mutabakatı olduğu hatırlatılarak, açıkça tehdit ediliyor. 

ABD Savunma Bakan Vekili mektubunda; Türkiye’nin S-400 ısrarından vazgeçmemesi halinde ekonomik kayba uğrayacağını, ekonomik kalkınma hedeflerinin baltalanacağını açıkça ifade ediyor. Mektupta ayrıca, ABD Başkanı’nın, mevcut olan 20 milyar dolarlık iki ülke arsındaki ticaret hacmini, 75 milyar dolara çıkarma hedefinin yaptırımlarla ortadan kalkacağı da hatırlatılıyor. 

Kısaca nereden bakarsanız bakın Türkiye’ye verilen mesaj; hakkı, hukuku, adaleti, iki ülke arasındaki tarihi geçmişi yok sayarak, ilişkilerde olumlu sayılabilecek ne varsa ortadan kaldırmaya dayanan bir içerik taşıyor. 

Nedir ABD’yi bu denli rahatsız eden? Sıralayalım; 

Türkiye’nin hava savunma güvenliğini sağlamak için önce ABD’den istediği Patriotları alamayınca, Rusya’dan S-400’leri almak istemesi. 

Teknoloji daha üstün olan, daha uygun koşullarda satın alabileceği her şey daha önemlisi de ortak üretime dayalı bir anlaşmayı devreye sokması ABD’yi çok rahatsız etmiş durumda. 

Evet ABD çok rahatsız. Türkiye’nin PKK/PYD-YPG terör organizasyonuna karşı amansız mücadelesinden de çok rahatsız. Dün Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı askeri harekatlarında olduğu gibi şimdi de Pençe harekatıyla terör örgütünün kuluçka yuvalarına yönelen hamlelerinden de çok rahatsız. 

ABD, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin, kendisinin ve KKTC’nin haklarını koruma kararlılığından da çok rahatsız. ABD, ayrıca FETÖ’ ye karşı verilen mücadeleden de çok rahatsız. 

Kısacası ABD taşeronları, kuklaları ve içimizde yıllardır yerleştirdiği ABD derin devlet unsurlarının deşifre olmasından çok rahatsız. 

Yerine yenilerini koymak istiyor. Türkiye’nin çıkarını da olsa da; S-400’leri almamalıyız diyen, PKK/PYD-YPG terör mücadelesinde edilgenliğe meyilli olan, FETÖ’ye karşı mücadeleyi, 15 Temmuz’u “kontrollü darbe”, “tiyatro” yakıştırmalarıyla etkisizleştirmeye çalışanlara yönelik özel ilgi besliyor. Türkiye’nin iç politikasını çok yakından takip ediyor. Ona mesaj niteliği taşıyacak her hamleyi değerlendirmek istiyor. İstanbul seçimini çok önemsiyor. Nitekim YSK’nın İstanbul seçiminin tekrarı kararına çok kızarak, “not ettik” diyor. Muhalefetin İstanbul Belediye Başkanı adayının, Washington’da seçim sandığı olmamasına rağmen, ABD’de yayınlanan Washington Post Gazetesi’ne Türkiye’yi ve seçimi anlatan yazı yollamasını önemsiyor. 

Bu arada AREDA araştırma kurumunun yaptığı; ” İstanbul 03.06.2019 Siyasi Gündem Araştırma Raporunda” çarpıcı sonuçlar dikkati çekiyor. Araştırmada sorulan; “TSK’nın PKK terör örgütüne yönelik Irak’ın kuzeyinde başlattığı PENÇE Harekatı’nı destekliyor musunuz?” sorusuna; hayır desteklemiyorum diyenlerin %32.3’ü 31 Mart Seçimi’nde tercihini Millet İttifakı adayından yana kullandığını, %4.5 ‘inin de Cumhur İttifakı adayından yana kullandığı görülüyor. 

Aynı araştırmada bir başka soruda; “Sizce Türkiye, ABD ile arasındaki gerilime neden olan S-400 füze savunma sistemini almalı mıdır? deniliyor. Bu soruya; S-400 almamalıdır diyenlerin % 33.3’ü 31 Mart seçiminde Millet İttifakı’nın adayından yana, %10.3’ü ise Cumhur İttifakı adayından yana tercihte bulunduğu anlaşılıyor. 

Bu araştırma; ABD’nin İstanbul seçimine olan ilgisinin sebepsiz olmadığını gösteriyor. 

Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu Diğer Yazıları