Yazarlar

Prof. Dr. Cevdet Erdöl

Prof. Dr. Cevdet Erdöl

Reklamda da 'Tam Bağımsızlık'

Nasıl ki bir gömleğin ilk düğmesinin yanlış iliklenmesi diğer düğmelerin de yanlış iliklenmesine yol açarsa, bazı uygulamaların da teorisi ve pratiği arasındaki uyumsuzluk tertip açısından işte böylesi yanlış sonuçlar doğurur. Gerek birey özelinde gerekse içtimai perspektifte alınan kararların işletimi, mutlaka çelişkilerden arındırılmış, kendi içinde bir ahenk ile hayata tatbik edilmelidir.

Ömrümü adadığım “bağımlılıklar ile mücadelede” yaşanan tezatları gördükçe bu yazıyı kaleme alma ihtiyacım bir kat daha arttı. Günümüzde bağımlılık yapıcı maddelerle mücadele, artık devletlerin bir yandan hukuk yapmak, diğer yandan da toplumu ve bilhassa çocukları ve gençleri eğitmek suretiyle sistemli bir şekilde yürütmesi elzem olan konuların başında gelmektedir.

Bağımlılıkların hedef tahtasında bulunan çocukların ve gençlerin dikkatini çekmek isteyen her türlü satıcının kullandığı birinci metot reklamdır.

Reklam her zaman “bir ürünün net ve aşikar tanıtımı” şeklinde olmayabilir. Bunun yerine gizli, örtülü veya bilinçaltı denen reklam yollarından faydalanılabilir. Mesela bir dizi veya sinema filminde başrol oyuncusunun kullandığı aracın, giydiği gömleğin, içtiği içeceğin markası bu türden reklamlara birer örnektir. Çünkü izleyici filme odaklanmışken başrol ile özdeşleştirdiği detaylar, reklam izlediğinin farkında olmadan hafızasına kazınır. Bu metoda günümüzde ürün yerleştirme de denmektedir.

Bu metot yıllar yılı ülkemizde batılılar tarafından hem örtülü ve hem de aşikar olarak kullanılmıştır. Sinema filmlerinin en eskilerinden, siyah-beyaz dönemden akıllarda neler kaldı ki? Veya soruyu tersten sorayım:

neler kalmadı ki? At üzerinde elinde veya ağzında sigara ile gelen özgür delikanlı (!)... Eve gelen genç; bir elinde sigara, diğerinde içki kadehi...

Efkarlanıp çareyi içki şişesinde ve sigara dumanının altında arayan başrol oyuncusu...Maalesef Yeşilçam’da ekilen alkol, sigara, mafya, gazino, kadına şiddet, ahlak zaafiyetleri, kısa yoldan köşeyi dönme, kadın tokatlama sahneleri... gibi pek çok olumsuz rüzgârların fırtına olarak biçildiği günleri yaşıyoruz.

Bağımlılıkların reklamlar yoluyla bulaştığı gerçeğinden hareketle 1996’da kısmen, 2008’de ise tamamen tütün ürünlerinin, 2013 yılındaysa alkollü içkilerin reklamı yasaklandı.

Bu yasaklar sonrası köşeye sıkışan alkol üreticisi firmalar tabelalarını kaldırmış olsalar veya alkol reklamlarını yapmadıkları görünürse de maalesef tüm büfe ve diğer işyerlerinin önlerine alkol ismi yazan kutular veya kasalar, güneşlikler ve gazetelikler gibi malzemeler koymak suretiyle fiilen reklama devam etmektedirler.

Ekranlarda özellikle futbol maçlarında canlı yayın bahanesiyle veyahut banttan yayınlarda billboardlar marifetiyle alkol reklamı yapanları da aynı kategoride değerlendiriyor, futbolun ve futbol sahalarının da bu etkiden bir an önce kurtulması, yeşil sahalarda alkol reklamları yaparak hayatların karartılmaması için TFF’yi ve RTÜK’ü gerekli önlemleri alması noktasında göreve davet ediyorum.

Çay bahçelerinde bacak bacak üstüne atılıp, sokaklarda gerine gerine “tüttürülen” ölüm dumanlarından da unutmadan söz edeyim. Genç dimağlara bedava pazarlama yapan tütün ve zehir tacirleri! Kendi içiyor, yetmiyor içmenin binbir türlü “raconunu da” öğretiyorlar arkalarından gelen nesillere.

Reklamın sokaktaki temsilcileri, sizlere sesleniyorum: Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. O çıkardığınız dumanın ateşi gençliğimizi yakıyor.

Şurası açık ve net olarak bilinmelidir ki, gizli yada aleni her türlü bağımlılık yapıcı reklama karşı durmak ve engellemek; çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğini kazanmaları için onlara katkı vermektir. Pek çok yavrunun daha körpecik iken bedenlerinin kara toprağa verilmesini engellemektir.

Bağımlılık yapıcı her türlü maddenin reklamı ve tanıtımı satıcıların cebini karla, satın alanların vücudunu da zehirle doldurmaktadır. Kaybedilen sağlığı geri satın almak mümkün olmadığı gibi çocukluğu ve gençliği hakkıyla yaşayamamanın da karşılığı parayla ölçülememektedir. Maddi düzlemde telafisi olmayan kayıpların adeta bir soykırım gibi üstümüze çöreklendiği bu konuda yapılması gerekenler öncelikle özendirici her türlü eylem ve iradenin ortadan kaldırılmasıdır. Önce gözlerden isimlerini, cisimlerini ve resimlerini silmeliyiz, sonraysa renk ve mesaj içeren tüm yansımalarını. Bazı renklerin bile bir takım sigara ve alkol markalarını çağrıştırdığı düşünüldüğünde vahamet çok daha çarpıcı bir şekilde zuhur etmektedir.

At izinin it izine karıştığı şer çamurunda her türlü ayak oyunu mübah görülebilir(!). O halde bize düşen bu çamuru kurutmak, geleceğimizi bulandırmak ve gençliğimizi esir almak isteyen küresel vampirleri kodeslerine tıkamaktır.

Selametle kalınız!

Prof. Dr. Cevdet Erdöl Diğer Yazıları