Yazarlar

Vedat Bilgin

Vedat Bilgin

vedat.bilgin@aksam.com.tr

Yeni sömürgeci dünya görüşü

Vedat Bilgin tüm yazıları

Bugün Türkiye, coğrafyanın her yerinde yeni ‘sömürgeci dünya görüşüyle’ karşı karşıyadır. Akdeniz’den Libya’ya, Suriye’den Irak’a, Kıbrıs’tan Ege’ye kadar bu ülkenin karşısına çıkanlar hep aynı dünya görüşünün temsilcileridir. Bu durumda aynı adamların ABD’den Biden, Paris’ten Macron olarak Türkiye karşıtı bir söylemle ortaya çıkmaları da elbette tesadüf olamaz; bütün bu olaylar Türkiye ‘yeni sömürgeci’ siyasete boyun eğmediği, karşısına çıktığı için yaşanmaktadır.

Elbette farklı düşünenler olabilir. ‘Neden bunlarla yani Batı’yla karşı karşıya gelelim, bugüne kadar Batı sitemi içinde kaldığımız gibi kalmaya devam edelim, geleneksel Batı siyasetiyle olan kurumsal bağlarımızı sürdürelim, NATO’nun, IMF’nin, Dünya Bankası’nın çizgisinde yani vesayetinde kalmaya rıza gösterelim’ diyenler olabilir. ‘Onların düşmanlarını düşman, dostlarını dost görelim; çizgiyi aşmayalım, bizim daha fazlasına gücümüz yetmez diyenler de olabilir’ ki zaten vardır. Burada soru şudur, bugün Batı sistemiyle karşılaşılan kriz bir tercih sonucu mudur yoksa tarihsel bir çelişkinin neticesi midir?

ÜÇ SORUN

Salı günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Macron tarafından sarf edilen en küçük tabirle terbiyesiz saygısız ifadesine yani “İslam’ı yeniden yapılandırmak lazımdır” şeklindeki aşağılık sözüne karşı verdiği cevabı izlerken birkaç hususun öne çıktığını gözlemledim. Birincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan, adeta ders verircesine, insanların en kutsal en mahrem alanına müdahale etmeye kalkan zihniyeti teşhir etmekte ve din gibi insanların inanç alanına ait bir olguyu; ‘düzeltmek/biçimlendirmek’ isteyen, hangi gerekçeyle olursa olsun değiştirmek isteyen bu zihniyetin anti demokrat ‘totaliter’ bir dünya görüşünü yansıttığının altını çizmekteydi.

İkincisi, Batı’nın ‘oryantalist’ tavrının bu zihniyette yaşadığının hatta başat olduğunun açıkça ortaya konulmasıdır. Batı için din, sadece kendi dini ve inancıdır; diğerlerinin hiçbir önemi olmadığı gibi, değeri de yoktur ve müdahale edilmesi gereken bir alandır.

Üçüncü mesele işin sosyolojisi ile ilgilidir; bir dini önemsememek, onu müdahale edilebilir kabul ederek ‘şeyleştirmek’ aynı zamanda o dine inananları yok sayma, değersiz kabul etme ve ırkçı bir yaklaşımla aşağı görme anlayışının ifadesidir.

ÇIKMAZ

Bütün bu bakış açısı, bir dünya görüşünün yansımaları aslında üzerinde durmak istediğim Batı ve Türkiye’yi karşı karşıya getiren tarihsel çelişkinin neticesidir. Batı emperyalizmi, küresel süreçte kendi ürettiği çelişkilerin sonunda ciddi sarsıntılar geçirdikçe dünya sisteminin hegemonik gücü sarsıldıkça ciddi sorunlarla karşılaşmaya devam edecektir.

Batı bu sorunları aşmak için askeri bakımdan saldırgan, istilacı, müdahale edici, ülkelerden bölgesele yönelen istikrarsızlaştırma politikalarına başvurmakta, yeniden sömürgeci siyasete yönelmektedir. Bunlar yapılırken, emperyalizmin refah toplumları döneminde ön plana çıkan demokrasi, özgürlükler, insan hakları gibi siyasi değerler yerini ırkçılığa, yabancı düşmanlığına, İslamofobiye bırakmakta, Batı dışı toplumları öteki ve düşman görmeye yönelen bir dünya görüşüne hapsolmaktadırlar. Bugün, Batı’nın çıkmazı buradadır.

Vedat Bilgin Diğer Yazıları