Yazarlar

Vedat Bilgin

Vedat Bilgin

vedat.bilgin@aksam.com.tr

Gelecek için üniversite

Vedat Bilgin tüm yazıları

Gündeme hapsolup aktüel tartışmaların dışına çıkamayınca kamuoyunda ülkenin uzun vadeli sorunlarını ele almak, onları konuşmak bir yankı yapmıyor olabilir; fakat ülkenin kısa vadeli sorunlarının ötesine geçip, geleceği belirleyecek politikaları ele almak hayati bakımdan önemlidir. Üniversite bunlardan biridir. 

Türkiye’nin üniversite sorunlarının temelinde bu kurumu ideolojik bir temelde/misyonda yapılandıran bir dünya görüşünün olmasıdır. Pozitivist ideolojiye göre yapılandırılmış Türk üniversiteleri, zaman içinde bu anlayışın bilim dışına itilmesine rağmen tutucu davranıp içselleştirmesinden dolayı değişime yeni bilimsel teori ve yöntemlere kapalı kalmaktan kurtulamamıştır.  

BİLİM AFDAMI! 

Bu durumun daha vahim sonuçlarından biri ise üniversitenin giderek politik bir müdahale aracına dönmesinin yolunu açmasıdır. İşin ilginç tarafı, üniversitenin bilim anlayışından uzaklaşması sadece bu dönemlerle sınırlı kalmayan sorunlara yol açmış olmasıdır. AK Parti Hükümetlerinin uzun iktidar dönemlerinde yatırım yaptığı alanların başında Üniversiteler gelmektedir. Memleketin her köşesinde alt yapı ve geniş imkânlara sahip üniversiteler kurulmuş, devlet adeta yeni bir üniversite kurma hamlesini gerçekleştirmiştir fakat eski üniversite anlayışının hastalıklı yapısı bir çok yerde ortaya çıkmakta tahribata devam etmektedir. 

Bunlardan biri 12 Düzeninde YÖK çerçevesinde o zaman yeni kurulan özel üniversitelere hoca bulmada kolaylık olsun gerekçesiyle uygulanan dışardan doktora yapmış olanları üniversitede hoca kadrosu olarak atama usulünün yıllarca devam etmesidir. Üniversiteden mezun olduktan sonra dr. tezini bitiren fakat hiçbir akademik faaliyette yer almayan, araştırma yapmayan, ders vermeyen tabiri caizse üniversitenin önünden geçmeyen birçok kişi, dışardan doçent olarak üniversiteye girebilmiş, bu daha sonra dışardan profesörlüğe kadar uzayan ilginç bir sonuç doğurmuştur. 

AKADEMYA 

İşin nasıl bir vahametini görmek için tıp bilimlerinden örnek vermek işi daha anlaşılır kılacaktır; çünkü buradaki yanlış doğrudan insan sağlığını tehdit edebilecek niteliktedir. Mezun olduktan sonra herhangi bir hastanede tabip olarak çalışan birisi dışardan doçenlik sınavına (!) girip, bu unvanın prosedürel şartlarını bir şekilde (!) yerine getirip akademik faaliyetlere ait bu unvanı aldıktan sonra bunu kullanıp isterse beş yıl bekleyip etiketine prof. ekleyerek her türlü tıbbi müdahaleye girebilmektedir. Bunu bilmeyen insanlar, karşısındakini üniversitede yıllarca dirsek çürüten ‘koca bir profesör’ olduğunu düşünüp canını ona emanet etmektedir ki bu uygulamayı Fetö yapılanmasının nasıl çoğaltma/fotokopi makinası gibi kullandığını ‘üniversite yapılanması’ üzerinden nasıl fırsata çevirdiğini (!) söylemeye gerek yoktur sanırım. 

Örneği anlaşılsın diye sağlık alanından seçtiğimi belirttim, aynı sorunun diğer akademik alanlarda nasıl kullanıldığını ve buradaki tahribatın sonuçlarının daha uzun vadede görüleceğini ise tahmin etmek zor değildir. Netice olarak üniversite sorunları ülkenin gelecek sorunudur, üniversitenin akademik kadro yetiştirme sorununu ciddi bir biçimde ele almadan burada mesafe kat etmek mümkün değildir.   

Vedat Bilgin Diğer Yazıları