Yazarlar

Doğu Akdeniz'de 2014 yılında başlayan ve Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni (KKTC) hedef alan askeri tatbikatların bir yenisi daha geçtiğimiz günlerde icra edildi.

Adına NEMESİS denilen tatbikatın ilki, 2014 yılında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Yunanistan, ABD ve İsrail'in katılımıyla yapılmıştı. Böylece Haçlı-Siyonist emperyal refleksin oluşturduğu ittifakın, Doğu Akdeniz'deki adına NEMESİS denilen askeri ittifaklar serisi başlatılmıştı.

NEMESİS, Yunan mitolojisine göre intikam tanrıçasıdır. Türkiye ve KTTC'yi hedef alan askeri tatbikatın; adı da, icrası da, niyeti de, amaçladıkları da hakka, hukuka, adalete karşı saldırgan nitelik taşıyor.

GKRY, 2003 yılında itibaren hukuk dışı Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilanlarıyla yol almaya çalışıyor. 2003'te Mısır'la, 2007'de Lübnan'la ve 2010'da İsrail'le ile sözde MEB sınırlandırma anlaşmaları imzalayarak, 13 arama sahası ilan edip, küresel şirketlere ruhsat vermeye başlamıştır.

Tek taraflı olarak attığı adımlar, KKTC ve Türkiye'nin haklarını yok sayarak yaptıkları uluslararası hukukun açık ihlalidir. Adada Kıbrıslı Türklerin onayı olmadan uluslararası anlaşma imzalayamaz. Ayrıca Deniz Hukuku Sözleşmesi de, ülkelerin karşılıklı anlaşmalarının hakkaniyet ilkeleri gözetilerek yapılmasını öngörür.

Türkiye'de haklarına ve uluslararası hukuka dayanarak, Kıbrıs adasının kuzeyi ve doğusunda belirlediği alanlarda Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na (TPAO) arama ruhsatları vererek, hak mücadelesini sürdürdü. Ardından KKTC'de TPAO'ya Ada açıklarında doğalgaz ve petrol arama ruhsatları verdi. Bu alanlar GKRY'nin hukuksuz olarak belirlediği parsellerle çakışmaktadır.

Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin KKTC'nin haklarını hedef alan GKRY ve Yunanistan, şimdi de askeri tatbikatlar yoluyla arkasına aldığı küresel emperyalist devletlerle ve onların şirketleriyle şer çabasına devam ediyor.

NEMESİS tatbikatlarının bu yıl icra edilenine; ABD, Fransa, İsrail, İngiltere, Yunanistan, GKRY, İtalya ve Mısır katıldı. Ayrıca 6 büyük enerji şirketi de askeri tatbikattın paydaşları oldular. ABD'nin Exxon Mobil, Noble Energy ve Chevron şirketleri ile Fransa'nın Total, İtalya'nın Eni, İngiltere'nin British Petroleum şirketleri, ülkelerinin makro çıkarlarıyla kendilerinin mikro çıkarlarını örtüştürerek pozisyonlarını aldılar.

Tatbikatta sözde "teröristlerin" eline geçen bir sondaj platformunun kurtarılması senaryosu da uygulandı.

Her şey çok açık. Türkiye'nin haklarını korumak üzere belirlediği Mavi Vatan sınırlarına ve KKTC'nin haklarına açık bir tehdit denklemi yapılandırılmış durumda.

Türkiye'nin sondaj ve arama gemilerine kavuşmasıyla rahatsızlıkları artan sömürgeci güçler ve onların karakol devletçikleri Türkiye'yi caydırabilmek için sahada da şer çabalarını sürdürüyorlar. Türkiye'yi etkisizleştirerek, boyun eğdirebilmek için her yolu deniyorlar.

Askeri tatbikatlar sadece askeri teknik nedenlerle yapılmaz. Mutlaka siyasi, stratejik hedefi vardır. Her tatbikatın düşman tarafı ve tehdit tanımı vardır. Buna göre düşmanın ve tehdidin bertaraf edilebilmesinin senaryosu işlenir. Ayrıca askeri, siyasi, stratejik, diplomatik mesajlar vermeyi hedefler.

Açıkça görülmektedir ki; Türkiye'ye yönelen küresel kuşatma çabasının bir ayağı da Doğu Akdeniz'dedir. Diğerleri ise; Adalar Denizi'nde, Karadeniz'de Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyindedir. Bu tehdit odaklarının sınırlarının gerisindeki hinterlandı da Türkiye için jeopolitik mücadele alanı haline gelmiştir.

Türkiye'nin coğrafi bütünlüğünü hedef alan bu kuşatmayla geleceğine ipotek konulmak istenmektedir.

Hepimiz çok biliyoruz ki; Mavi Vatan'a sahip çıkamayan Türkiye'nin geleceği olamaz. Bugün verdiği istiklal mücadelesinin en kapsamlı zemini burasıdır. Tam bağımsız Türkiye davasının en önemli noktası da burasıdır. Enerji alanındaki bağımlığımızdan kurtuluşumuzun, ekonomideki güçlülüğümüzün de en vazgeçilmez boyutu burasıdır.

Mavi Vatan'ımızı koruyacağız, kollayacağız... Asla vazgeçmeyeceğiz...

Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu Diğer Yazıları