Yazarlar

Prof. Dr. Cevdet Erdöl

Prof. Dr. Cevdet Erdöl

Sıfır Atık mı Sırf Atık mı?

BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre çevre kirliliği nedeniyle oluşan toprak kirliliği ve dejenerasyonu tüketilen besin, içilen su ve solunan havayı zehirliyor ve kirletilmiş topraklarda üretilen ürünleri tüketen her 10 kişiden biri hasta oluyor, neticede her yıl 420 bin kişide bu nedenle ölüyor.

Kendiliğinden kirlenmiyor dünyamız elbette! Peki bu kirliliğin sorumlusu kim, ya da kimler? Bitkiler mi, ormanlar mı, hayvanlar mı yoksa insanlar mı? Bitki örtüsü ve ormanlar zaten bu tablonun fedakarları. Belgesellerden yola çıkarak ifade edecek olursak, vahşi hayatın aktörleri hayvanların nasıl bir serencam üzere yaşadıklarına hepimiz şahidiz. Ölen bir hayvan bile ortada kalmıyor. İhtiyacı olmayan ve acıkmayan avlanmıyor. Çünkü onlar programlandıkları, bir başka deyişle emrolundukları gibi yaşıyorlar. Yüzyıllardır doğanın nasıl kirletildiğine bakacak olursak, müsebbiplerinin tablosunda tek bir “hayvana” rastlayamayız. Dolayısıyla bu konuda hayvanları veya bitkileri suçlamak mümkün değildir. Tüm kirlilik ve bozulmaların faili maalesef “insan”. Her taşın altından insan çıkıyor ve o taşın da altını kurutmuş olarak çıkıyor ne yazık ki!

Basit bir günlük yaşam çıktısı ile bu haftaki konumu somutlaştırmaya çalışacağım sevgili okurlarım:

Geçtiğimiz günlerde kısa bir orman yürüyüşüne çıktım. Her yer darmadağın; pet şişeler eciş bücüş, kapakları şarapnel parçaları gibi dağılmış, naylon poşetler sanki toprak örtüsü gibi yayılmış her yere; yemek artıkları, sigara izmaritleri, kömür fosilleri, kâğıt, karton, metal, cam ne varsa ve hatta bebek bezleri kendine bir yer edinmiş ve asli unsurların önüne geçmiş vaziyette!

Evet, zaman buldukça doğa ile iç içe zaman geçirelim dediğimiz orman alanı ve piknik planının karşımızda duran kâbus dolu karşılığıydı gördüğüm manzara.

Acaba dedim buradan nasıl bir canlı türü geçti de bu hale geldi burası. Ve eğer bir canlı türü geçtiyse muhtemelen sürü halinde geçmiştir diye de düşünmeden edemedim. Aklıma bunları yapanların insan olabileceği ihtimali hiç gelmemişti. Bunları yapanlara insan demek için insanı tanımamak gerekir zira. Çünkü insan; doğduğu ve yaşadığı zemine sahip çıkar, ait hisseder. Milli, ya da mukaddes zeminde de düşünsek, müşterek evrensel değerler üzerinden de düşünsek, bu ihaneti hiçbir insan yapamaz/yapmamalı diye düşünüyorum.

“Temizlik, imanın yarısıdır.” buyuran İki Cihan Serveri Peygamber Efendimiz (SAV)’in kutlu sözleri buraya bizden önce uğrayan insanlara ulaşmadı mı acaba? Özgürce yaşadığımız, yeşile ve maviye gönlümüzce ulaşabildiğimiz bu güzel ülkede bizi şükürden koparıp tahrip ve isyana düşüren gaflet değil de nedir?

Sayısız nimetlerle donatıldığımız dünya hayatında, her türlü nimetten hissedar olduğumuz bu cennet vatanımızda sanırım nimet körlüğüne tutulduk. Piknik yapmak gibi masum ve sosyal bir aktiviteyi bu şekilde bir vahşete dönüştürmek ciddi bir sosyolojik ve psikolojik sorundur diye düşünüyorum.

Dünya hayatı dediğimiz ortam biraz sorumluluk ve biraz gayretle ihya olabilecek bir yer iken, bu aymazlıkla çekilmez ve yaşanmaz hale gelebiliyor. Savaşların ve açgözlülüğün kol gezdiği bir zeminde çevremizi korumayarak bu kıyım ve dehşetin bir parçası oluyoruz. Temiz su kaynakları ve toprağın her gün daha da önem kazandığı günümüzde, çevre kirliliği ve vurdumduymaz tavırlarla gelecek nesillere miras bırakmak şöyle dursun, onların hakkını yiyor olacağız.

Maalesef çevremiz “sırf atık” olmuş. Devletimizin “sıfır atık” parolasıyla çevre kirliliğini önlemek için naylon poşetleri ücrete tabi tutmasını şimdi daha iyi anlıyorum. Yalnız anlamakta güçlük çektiğim şu: İnsan dediğimiz mücerred ve müşahhas varlık, çevresi ile ilişkilerini tüketmek üzerine kurdukça tükenenin sonunda kendisi olacağını idrak edemiyor mu? Bu kirletme ve tüketme alışkanlığı acilen rehabilite edilmelidir. İnsan, aldığını yerine koymayı öğrenmelidir. Doğanın canına kastedenler, doğa intikamını almadan önce kendine çekidüzen vermelidir. Sigaradan (veya diğer bağımlılık yapan zararlılardan) kurtulmanın en kolay yolu hiç başlamamaktır dediğim gibi, çevreyi temizlemenin en etkili yolu, hiç kirletmemektir diyorum.

Etrafa çöpleri, naylon poşetleri, içecek kutularını, çeşit çeşit şişeleri yırtıcı olarak tanımlanan hayvanların atmadığını bir kez daha düşününüz. Bazıları tarafından küçümsenen bu canlıların esasında yeryüzünü diğer canlılarla “sıfır atık” prensibiyle paylaştıklarını görünüz. Görünüz ve ondan sonra “sırf atık” bırakanlara hakaret ederken asla ve asla “hayvan” kelimesini kullanmayınız. Çünkü, bu gerçekten hakaret olur! 

Prof. Dr. Cevdet Erdöl Diğer Yazıları