Yazarlar

Oğuzhan Bilgin

Oğuzhan Bilgin

27 Mayıs neyin intikamıydı?

Oğuzhan Bilgin tüm yazıları

Klasik Batı sömürgeciliği 'Batı-dışı toplumların kendisini yönetme ehliyetine sahip olmayan bir insan topluluğu' olduğu varsayımı üzerine kuruludur. O halklar kendini yönetemeyeceği için de Batılılar o halkları yönetmelidir! Nitekim sömürgecilik bu zihniyet üzerine kuruludur. Bu nedenle sömürgecilik demokrasi karşıtlığı ile özdeştir.

Lakin Batılılar kendileri bizzat yönetmek yerine çoğu zaman Batı zihniyetine gönüllü olarak tâbi olmuş; kendi halkından ve dolayısıyla kendinden nefret eden; Batılıya her anlamda benzemek için ömür boyu çırpınan bir Batıcı/öz-sömürgeci (self-kolonyal) toplumsal eliti kullanırlar. Batı'nın kültürel, ekonomik ve politik ajandasını hazır olarak ithal edip ikame ettiği ve bu hegemonyaya teslim olduğu için her anlamda statüsü yükselen elitler burada kullanışlı bir mümessil konumundadır.

İşte bu toplumların demokrasiye açılması bu Batı-dışı toplumlardaki Batıcıların elitlerin vesayetini yıkacağı için Batıcılar demokrasiye karşıdırlar.

Bir şekilde demokrasiye geçilmişse de hem ulusal ölçekteki hem de uluslararası ölçekteki Batı vesayetinin sınırlarını zorlamayacak ve buna tâbi olacak bir yönetim istenir. O sınırlar zorlandığında da darbeler kaçınılmazdır.

İşte Türkiye'deki darbeciliğin mandacılıkla bu kadar özdeş olması da bundandır. Yarın yıldönümü olan 27 Mayıs Darbesi'nin arkasında da böyle bir zihniyet dünyası yatmaktadır.

Zira Boraltan Köprüsü'nde soydaş Azerbaycan Türklerini Ruslara öldürülmeleri için gönderen ve daha Türkiye sınırını geçtikten metreler sonra öldürülmelerini seyreden anlayış milletin oylarıyla sandıkta devrilmiş yerine Misak-ı Millî sınırları içinde bile bulunmayan Kıbrıs'taki Türklerin katledilmesine karşı Kıbrıs Türklerine silah, para, lojistik yardım gönderen; subaylarıyla askerî eğitim vererek Türk Mukavemet Teşkilatı'nı kurduran Demokrat Parti iktidarı gelmişti.

Yetmemiş, Misak-ı Millî dışındaki hiçbir Türk unsurunu dert edinmeyen anlayış gitmiş, Kıbrıs Türklerinin garantörlüğünü alarak Kıbrıs'a ileride yapılacak askerî harekâtların hukuki zeminini oluşturan Demokrat Parti gelmişti.

Türkiye 1947 yılında Bretton Woods Anlaşması'nı imzalayarak küresel Amerikan ekonomisinin hegemonyasına girmişti. O imzayı atan iktidarın yerine ABD'nin "benim verdiğim kredileri sanayileşmek için kullanamazsınız, Türkiye bir tarım ülkesi olarak kalacak" diyen anlayışına meydan okuyup Sovyetler'le görüşüp Sovyetler'le kredi anlaşmaları yapan Demokrat Parti iktidarı gelmişti. Sanayileşmeyle, endüstriyel tarımla ve o sırada şehirler arasında karayolu bulunmayan Türkiye'yi karayollarıyla tanıştıran Demokrat Parti iktidarı gelmişti.

Memlekette ezan yasağını kaldıran, o güne kadar Sosyalizmden Türkçülüğe kadar pek çok kesimden düşünce suçlusuna af getiren; Türkiye'de sendikacılığın önündeki yasakları kaldıran Demokrat Parti gelmişti.

1946'daki sözde seçimlerdeki dünya tarihine geçecek bir rezaletle engelledikleri Demokrat Parti iktidarını 1950'de dünya konjonktüründen dolayı engelleyememişler; en sonunda 27 Mayıs 1960'da askerî darbe ile hem Batı hem de içerideki Batıcı uzantıları hükümeti devirmişlerdi.

"Hadlerini aşan", Batı vesayetinin sınırlarını zorlayan hükûmet ve esas itibarıyla da ona destek veren halk cezalandırılmalıydı! "Haso'larla Memo'lar" kim oluyordu da ülkeyi yönetmeyi ve hatta Batı vesayetine meydan okumayı akıllarından geçiriyordu!

O nedenle hükûmeti darbeyle devirmek yetemezdi. Oy verdiklerini idam etmek de gerekirdi! Hatta mahkemeye gerek duymadan iki tane bakanın hapishanede öldürülmesi de bundandı. Bunun adı intikamdı.

İstiklal madalyalı Millî Mücadele kahramanı, binlerce yıllık tarihe sahip Türk milletinin tarihindeki seçilmiş ilk Başbakanı Adnan Menderes'in idam edilmesi de Kıbrıs'ta Türk varlığını koruyan, bugün orada KKTC diye devlet olmasının zeminini kuran Fatin Rüştü Zorlu'nun idamı da bu nedenle bir intikam ve bundan sonrakilere verilmiş bir gözdağıydı.

Nitekim 27 Mayıs Darbesi'nden sonra Kıbrıs Türklerine silah sevkıyatı durduruluyor, Kıbrıs Türkleri kaderlerine terk ediliyor ve bozkurt amblemli TMT'ye düşman muamelesi yapılıyordu.

Bütün bunlar olurken o dönemin Türkiye'sinin toplumsal yapısı belki tepki ortaya koyamadı ama unutulmasın ki sonraki her seçimde yine Demokrat Parti ekolünü iktidara taşıdı.

Oğuzhan Bilgin Diğer Yazıları