Yazarlar

Hüseyin Besli

Hüseyin Besli

atifhuseyin@gmail.com

Haddim olur/ hakkım vardır diyerek

Sayın Cumhurbaşkanımızın bugünkü 'metin yazarları' üzerinde az/çok hakkım olduğuna;

Yoksa da kendilerine yönelik bir uyarımı dikkate alacaklarına;

Ve dahi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın hoş göreceğine inanarak...

1

Ne yazık ki, nihayet Cumhurbaşkanımızın konuşmalarında da duymaya başladık;

Neymiş efendim? 'İş insanı'ymış.

Dost, dosta hatırlatır; dost dostun yerine üzülür/sevinir ilkesi mucibince söylemek durumundayım ki;

Söz konusu kavram dünyayı/insanlığı cinsiyetsizleştirmeye uğraşan, hani bazılarımızın 'üst akıl' dediği yapılanmaların aparatlarından birisidir.

Birlikte akıl yürüterek ilerleyelim isterseniz.

Neyin yerine ikame edildi bu kavram; iş adamı'nın yerine değil mi?

Peki niye vazgeçildi 'iş adamı' denmekten;

Efendim, 'iş adamı' 'erkek egemen bir topluluğu' ('erkek egemen toplum' kavramı baştan beri tu kaka biliyorsunuz) imgeliyor/işaretliyormuş,

Ayrıca, fi tarihinde, iş aleminde zaten kadın, kale alınmayacak kadar istisnalar hariç, olmadığı için kullanılabilirmiş,

Ama şimdi öyle miymiş? Şimdi hayatın her alanında olduğu gibi iş dünyasında da kadınlar var. Öyleyse onları dışarıda bırakmamak için artık 'iş adamı' yerine 'iş insanı' tabiri kullanılmalıymış...

Öyle ki, yukarıda sıraladığımız gerekçelerden ve gelişmelerden sonra böyle bir sonuca varmak pek de anlatıldığı gibi iyi niyetle yapılan bir şey değildir.

Öyle olsaydı şayet; kadınları da var saymak ve ünlemek için 'iş adamları'nın yanına 'iş kadınları'nı eklerdiniz olur biterdi.

Ama dert o değil. Dert, zaten peşin peşin cinsiyet bildiren adam/erkek ve kadın kelimelerinden kurtulmak.

Bu nedenle bu yapılar, bir de üstenci bir tavırla, meselenin doğrusunu en iyi kendileri bilirmişçesine sana/bana, size/bize, onlara/ötekilere hiç zorlanmadan cinsiyetsiz insan kelimesini dayatır ve kabul ettirirler...

Bu meselenin birinci bölümü

(Ara not: Bu hususta Hilal Kaplan'da kendi açısından bir yazı kaleme aldı. İlgilenenlere duyurulur. 21 Şubat/Sabah Ayrıca Salih Tuna'nın 22 Şubat tarihli yazısı da bu minvalde okunabilir.)

2

Bütün dilbilimciler, edebiyatçılar, sanatçılar, felsefeciler, sosyologlar, siyaset bilimciler v.s. ittifakla kabul ederler ki dil ile düşünce arasında doğru orantı vardır.

Yani bir dilin kelime sayısı, dildeki terkipler-deyimler-cinaslar v.s, o dilde ortaya koyulmuş yazılı eserler, şifahi söylenceler ne kadar zenginse, genişse o dilde düşünce üretmek o kadar mümkündür.

Aksi durumda ise aksi geçerlidir.

Hep denmez mi? İstihza ve küçümsemek için; 'ne olacak 200-300 kelimeyle konuşuyor/düşünüyor' diye.

Hal böyle iken bizler de kendi dilimizi zenginleştirmek amacıyla kelimelerimizi çoğaltacak (tabii ki usulüne ve adabına uygun olarak) yerde azaltmakla meşgulüz.

Zaten Cumhuriyetin kuruluşuyla başlayan süreçte dilimiz korkunç bir darbe yemişti, yetmemiş ki hala dilimizi kısırlaştırmakla meşgulüz...

Bu kadar basit hesap olur mu? diye ayıplayın isterseniz;

Elimizde bir kavram var; 'iş adamı' buna 'iş kadını'nı eklersek iki kavramımız olacak, yani yüzde yüz bir artış.

Böyle yapmayıp 'iş insanı'nda karar kılarsak dilimizi yüzde yüz zayıflatmış olmaz mıyız?

Hüseyin Besli Diğer Yazıları