Yazarlar

Bedir Acar

Bedir Acar

Süleymaniye'nin müziği hangisi?

Bedir Acar tüm yazıları

Nerede ve kimden dinlediğimi hatırlayamasam da konu hafızamda yer etmiş…

İstanbul’u ziyaret eden Batılı bir mimar, Süleymaniye Cami’nin ihtişamı karşısında hayretini gizleyemeyerek, ‘Böylesine görkemli bir abidenin, görkemli bir de müziğinin olması gerekir; sizin geleneksek müziğiniz nedir’ diye sorar.

Bizimkiler şaşkın.

Türk halk müziği?

Klasik Türk sanat müziği?

Peki ya tasavvuf..?

Çeşitli müzik mahfillerine ziyaretler gerçekleştirilmiş, konserlere gidilmiş ancak Batılı mimar, görkemli Süleymaniye’nin müziğinin bunlar olamayacağını söylemiş.

Neydi o müzik?

Birinin aklına Mehter gelmiş.

Acaba..?

Mehteri dinleyen Batılı mimar. keşif heyecanıyla ‘İşte bu…’ demiş.

Böylesine görkemli bir mimarinin müziği ancak böylesine gösterişli, meydan okuyan bir müzik olabilirdi.

Bizimkiler çok şaşkın.

Farkında mıyız; UNESCO 18 Kasım tarihini bundan böyle ‘Uluslararası İslam Sanatları Günü’ olarak ilan etti.

Korkarım, nasıl ki İstanbul’da yaşayıp da Süleymaniye’nin farkında olmayanlar varsa UNESCO’nun dahi ehemmiyet verdiği İslam sanatlarının da farkında değiliz.

Yok yok... Bazıları öylesine ‘farkındalar’ ki yıllar yılı akademiden (İslam sanatına ilişkin ne varsa) kovalamak için yapmadıkları şenaat kalmadı.

Örneğin Türk müziği...

Çileli bir mücadelenin ardından zar zor, hakir görüle görüle konservatuvarlarda yer bulabildi.

Ressam İlhami Atalay mesela...

Akademinin elinden az çekmedi.

‘’Beni deli, ruh hastası diye Milli Eğitim Bakanlığına bildirdiler, akademiden uzaklaştırdılar. Hocaya, ‘Niçin böyle yapıyorsun?’ diyorum. ‘Azizim, bu akademinin çatısı altında Allah’a inananın yeri yoktur’ diyor.”

Abartmak mı?

Bu ülkede, geçmişte, Sultanahmet Camii’ni resim galerisine çevirmek isteyenler oldu.

O yüzden İlhami Atalay’ın başına gelenlere insan şaşıramıyor bile.

İslam sanatları mirasının biz farkında değiliz de İslam coğrafyası ne alemde?

Memlekette sanat konuşmaya pek sıra gelmediğinden, bu konuda da yeterince malumat sahibi değiliz.

Uluslararası hüsn-i hat yarışmaları düzenlemekle paçayı kurtarmış olmayız.

Oysa bu sanat, İspanya’dan Endonezya’ya, Orta Asya’dan Büyük Sahrâ’nın güney uçlarına kadar birbirinden çok uzak ülkeleri birleştiren bir kültürün ve medeniyetin ifadesidir.

Peki İslam dünyasının ihtiyacı olan ne?

Bütün tezahürleriyle İslâm’ın varlık ve hayatı algılayış, anlamlandırış biçimini yansıtan bir sanat ortamına ihtiyaç var.

Öyle bir sanat ortamı ki dini konulardan ticarî hayata, savaştan özel zevk ve beğenilere kadar İslâm’ın kendine has duyuş, duruş, seziş, kavrayış ve yorumu bu eserlerde estetik bir ifadeye kavuşsun...

Bunu geçmişte başardık.

Ancak günümüzde, hep başkalarının kavramlarının peşinden koşarken, modernizm, kapitalizm derken, İslam dünyasının ve sanatçılarının bu günün dünyasına ne vaat ettiğini konuşmaya sıra gelmedi.

Umulur ki 18 Kasım Uluslararası İslam Sanatları Günü bir farkındalık oluştursun.

En azından Süleymaniye’nin görkemiyle mehter müziği arasında paralellik kurabilen Batılı mimarınki kadar bir farkındalık…

Bedir Acar Diğer Yazıları