Yazarlar

Bedir Acar

Bedir Acar

Alemlere rahmet için...

Bedir Acar tüm yazıları

Bundan altı yıl önce, adı gibi gayesi de cihanşümul bir yarışma hayata geçirildi.

Siyer Vakfı tarafından düzenlenen Uluslararası Alemlere Rahmet Kısa Film Yarışması, Peygamberimizin örnek ahlakını ve dinimizin emri bil maruf nehyi anil münker (iyiliği tavsiye eden, kötülükten men eden) öğretisini, susuzluktan çatlamış topraklar gibi hakikate muhtaç insanlığa ulaştırma gayesine matuf bir sinema etkinliği...

Yarışma zaman içinde büyüdü, katlandı, katılımcı sayısını arttırdı.

Bu yıl, dünya çapındaki salgına rağmen, 64 ülkeden 574 kısa film yarışmaya müracat etti.

Az buz bir rakam değil.

Her yıl farklı bir tema etrafında şekillenen etkinlikte bu yıl ‘aile’yi ele alan filmler yarışacak.

Bildiğimiz üzere aile, bir toplumun çekirdeğini oluşturuyor.

Bu çekirdekteki herhangi bir sarsıntı, bozulma, çürüme, çökme toplumların geleceğini de ilgilendiriyor.

Bu minvalde modernizm, özellikle Batı dünyası aile mefhumunda buhranlara düçar olmuş vaziyette.

Bu nedenle dikkatlerin ‘aile’ye çevrilmesi önemli.

Belgesel, animasyon, kısa film ve kısa senoryo dallarında düzenlenen yarışmaya dünyanın hemen her coğrafyasından katılım var.

Proje Koordinatörü Cemil Nazlı bu yılki etkinliğin Onur Konuğu’nun Ahmet Uluçay olacağını açıkladı.

Bilenler bilir; Ahmet Uluçay, daha yaşarken efsane olmuş, nev-i şahsına münhasır bir sinema dervişiydi.

Erken yaşta ebediyete sırlandı ve geride çok az film bırakabildi.

4 Aralık’ta Esenler Kadir Topbaş Kültür Merkezi’nde düzenlenencek ödül töreninde hem Ahmet Uluçay adına ailesine plaket verilecek hem de yönetmenliğini Nuray Kayacan’ın yaptığı, merhum sinemacımızın biyografik belgeselinin gösterimi yapılacak.

Bu ve benzeri yarışmalar sinemasal üretim açısından elbette önemli.

Para ödülleri genç sinemacılar için cesaretlendirici de oluyor.

Ve fakat yarışmalar gelir geçer, yahut sürer gider...

Önemli olan suyu gittikten sonra kumu kalır mı?

Benim teklifim şudur: Bu iş sadece yarışmalarla sınırlı kalmamalı; umut vaad eden, istikamet üzere olan genç sinemacılar (yarışmalar sayesinde de olsa) keşfedilip sinemasal serüvenleri boyunca desteklenmeli.

(İçlerinden yeni bir Mustafa Akad çıkmayacağını kim iddia edebilir.)

Hatta Diyanet, Yeşilay gibi kurumlarımız, toplumu iyiye güzele sevkeden sanat eserleri için ödüller ihdas etmeli.

Nasıl ki Katolik Kilisesi’nin ulusal ve uluslararası arenada sinema ödülleri, festivalleri varsa bizim Diyanetimiz de (ve yanısıra başka kurumlarımız) sinemanın kitleler üzerindeki ‘sınırsız’ etkisini bir kez daha gözden geçirip ona göre mevzi almalı.

Bedir Acar Diğer Yazıları