Yazarlar

Bedir Acar

Bedir Acar

Fatih'i tanımadıkça kendimizi bulamayız

Bedir Acar tüm yazıları

Peyami Safa 1931 yılında ilk baskısı yapılan unutulmaz Fatih Harbiye romanında Neriman, Macit ve Şinasi karakteri üzerinden, geleneksel hayat tarzı ile batılı yaşam tarzı arasında bocalayan insanların dramını anlatır.

Neriman genç bir kız olarak içine doğduğu ve geleneksel olan her şeyi temsil eden Fatih semtini beğenmemekte, yeni ve modern bir hayat vaat eden Harbiye'de var olduğuna inandığı değerler uğruna kendisi ve çevresindekilerle çatışma halindedir.

Peyami Safa, bu coğrafyada kökü son iki yüz yıla yayılan kimlik bunalımını iki farklı değer anlayışını temsil eden semtler ve insanlar üzerinden ele alır.

'Kimlik' meselesiyle ilgilenen yalnızca Peyami Safa değildir.

Edebiyatımızın bir başka güçlü kalemi Ahmet Hamdi Tanpınar için 'İstanbul yazarıdır' denilse yeridir.

Beş Şehir meharririnin hayatında Fatih semti çok önemli bir yer tutar ve eserlerinde İstanbul'un Fatih'in, mekanlarından, insanlarından, ruhundan, tabiatından, peyzajından, mimarisinden sıklıkla bahseder.

Şehre bakmayı, onu görmeyi, duymayı ve kavramayı üstadı Yahya Kemal'den öğrendiği söylenir, görülür.

İstanbul'u hakiki ruh mimarımız olarak gören, bir kahramanına 'İstanbul'u tanımadıkça kendimizi bulamayız' dedirten Tanpınar, eserlerinde adeta kelimelerden örülü bir İstanbul inşa ederek, şehrin sonsuza kadar hafızamızda yaşamasına katkı sağlar.

Tanpınar'ın Fatih ilçesinde yaşadığı evin yerinde bugün Haşim İşcan geçidi var.

Bir zamanlar Tanpınar'ın bu geçit çevresinde yükselen bir evde yaşadığını, bugünse tıpkı o ev gibi nice konakların, çeşmelerin, mimari güzelliklerin yerinde yeller estiğini bilmek insana hüzün verse de, Tanpınar'ın yazdıkları, şehre ait duygu dünyamızda zihinsel bir mimari inşa ederek, yerinde yeller esen geçmişin izlerinin edebiyat yoluyla sonsuza kadar yaşamasını sağlıyor.

Edebiyatın ve sanatın gücü budur.

Üsküdar'ın ve Boğaz çevresinin yok olan güzelliklerini Hoca Ali Rıza'nın resimlerinden izlemek gibi... Hepsi toplumsal belleğimize bırakılmış paha biçilmez izler, miraslardır.

Fatih semti şanslı ki, bu mirasın farkında olan bir Belediye Başkanı'na sahip.

Geçen hafta içinde Ahmet Hamdi Tanpınar'ı, vefatının 60. yıldönümünde bir sempozyumla yad eden Fatih Belediyesi, Tanpınar'ın izinde Fatih gezileri de düzenledi.

Doç. Dr. Turgay Anar'ın mihmandarlığında gerçekleşen gezi, yok olmuş, bir daha geri gelmeyecek zamanları hüzünle kucaklamak, 'İstanbul'un hatıralar ve harikalar dünyasında' maziye doğru yol almak gibi bir duygu fırtınası estirdi içimizde.

Çok kültürlü yapısıyla İstanbul tarih boyuncu nasıl ki dünyanın incisi olduysa Fatih semti de İstanbul'un en kıymetli incisi.

Doğu Roma'nın, Bizans'ın, Osmanlı'nın payitahtı.

Fatih öyle bir semt ki Türkiye'nin kültürel envanterinin yüzde 10'unu, İstanbul'un kültür varlıklarının yarıya yakınını bünyesinde barındırıyor.

Böyle bir ilçenin belediye başkanı olmak, Mehmet Ergün Turan'ın omuzlarında kıymetli bir sorumluluk yüklüyor olmalı; aynı zamanda bir iftihar vesilesi...

Geçen pazar, (Fatih gezisi için buluşmadan evvel) Fatih Merkez Kütüphanesine uğramamla, gözlerime inanmakta zorlanmam bir oldu. Öğle saatleri... Yüzlerce genç sessizlik içinde ders çalışıyor, okuyor, araştırıyor. Yeter ki imkan verilsin. Maşallah...

O soğuğa, kara rağmen dolu bir kütüphane görmek, üstelik pazar gününün o saatinde...

Fatih'te irili ufaklı 13 kütüphane kurmuş Ergün Turan, okumanın, kitabın öneminin farkında. Üstelik büyük bir restorasyon hareketi de başlatmış, ilgili kurumları yanına alarak. Yalnızca Kapalıçarşı'nın restorasyonunu düşünecek olursak 'Çarşının gelecek yüzyılını kurtardık' diyor Başkan Bey.

Yedikule Hisarı da öyle. O muhteşem yapı uzun soluklu bir restorasyon sürecine alındı, çalışmalar epeydir devam ediyor.

Yeni açılan sanat galerileri (Kadırga, Cam Küp, Fatih Sanat Akademisi), Fatih üzerine kitap yayınları ve geleceğe dönük projeleriyle bir inşa ve ihya hareketinin tam orta yerinde duruyor Fatih.

İstanbul'un incisi Fatih, üzeri tozlanmış bir hazine sandığı gibi duruyordu ancak bu sandığın üzerindeki tozlar yavaş yavaş alınıyor.

Bir zamanlar Peyami Safa'nın, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, Mehmet Akif Ersoy'un, İbnül Emin Mahmut Kemal İnal'in yaşadığı Fatih'i geri gelmez belki ama, tüm zamanların ruhunu yaşatan bir Fatih için çaba harcamak yolumuz olmalı.

O yolda yürüyen yöneticileri görmek güzel.

Ne diyordu Tanpınar 'İstanbul'u tanımadıkça kendimizi bulamayız.'

İstanbul demek çokça Fatih demek.

Bedir Acar Diğer Yazıları