Yazarlar

Vedat Bilgin

Vedat Bilgin

vedat.bilgin@aksam.com.tr

Siyasette kimlik krizi!

Vedat Bilgin tüm yazıları

Gazi’nin kurduğu partinin halini görüyorsunuz. Bu partinin yöneticileri bir taraftan Kandil’deki katillerin siyasi sözcüleriyle işbirliği yaparken, diğer taraftan akılları sıra ‘Ülkücüleri’ kolayca ikna edilecek bir grup olarak gördükleri için, onlara yaklaşmaya dönük ucuz taktiklere başvuruyorlar.  

Bir taraftan 12 Eylül yönetiminin işkenceleriyle sembolleşen, işkence timi kurup onu yöneten, uluslararası hukuk kuralarını çiğneyip işkenceli sorgulara katılan faşist savcısının mirasına sahip çıkıp, onun uygulamalarını savunan bir tutum; öte yandan o işkencelere maruz kalan ‘ülkücü’ veya ‘sosyalist’ gelenekten gelen insanlardan oy istemek, nasıl bir siyaset anlayışıdır? 

CHP KİM! 

Bir siyasi partinin, bir siyaset anlayışının kriziyle karşı karşıya olduğumuz açıktır. CHP tarihinde birçok sorunla karşılaşmıştır fakat yanlış/doğru bu sorunları yöneterek bugünlere kadar gelmiştir. Seçim kaybetse de, tek başına iktidar olacak oyu almayı başaramamış olsa da bugünküne benzer bir krizi bu partinin daha önce yaşadığı söylenemez. 

Şunu hatırlatmak gerekir ki Serbest Fırkanın kuruluş süreci de, Tek Parti yönetimine geçiş problemleri de demokrasi teorisi açısından eleştirilmeyi hak etse de partinin kendi ideolojisi ve dayandığı toplumsal temeller açısından kendi içinde tutarlıdır. Bu süreçlerde CHP’yi demokratikleşme yönünde bir siyasal çizgiyi takip etmediği için, teorik olarak önünde bulunan böyle bir alternatifi seçmediği için eleştirilmelidir, fakat ideolojik/politik tutarlılığında bir sorun olduğu söylenemez çünkü bu ideolojik anlayış ve politik olarak dayandığı toplumsal zümrelerin varlığını sürdürmesi ancak ‘otoriter bir rejim’ ile mümkündür. 

CHP’nin bu sorunu aşmak için bilinçli ilk çabanın rahmetli Bülent Ecevit’ten geldiğini, buna rağmen Soğuk Savaş şartları ve Kıbrıs meselesi sonrası konjonktürün, ABD ambargosu, terör sorunu gibi olaylarla meselenin aşılması yönündeki girişimleri yani partiyi sivilleştirme, halka yaklaştırma konusunda başlatılan değişimi engellediği söylenebilir. 12 Eylül ise Ecevit’i bütünüyle partinin dışarıda bırakmıştır. 

KRİZ NEREDE? 

CHP’nin kimlik krizini 12 Eylül sonrası dönemde ele alıp ona partinin geleneği içinde bir yere oturtmak isteyen Baykal’ın ‘ulusalcılık’ anlayışı AK Parti siyaseti karşısında başarılı olamamıştır fakat kimlik krizi sorununun aşılması konusunda önemli bir noktayı işaret etmiştir. Bilhassa Deniz Baykal-İsmail Cem tarafından savunulan bu yaklaşımın, sivilleşmeyi, demokratikleşmeyi ‘ulusalcı bir siyasete’ dönüştürme girişiminin akim kalması sorunu derinleştirmiş, bugün parti içinde mezhep-etnisite merkezli grup ve ittifak arayışlarına yönelen ‘siyasal kimlik krizinin’ önünü açmıştır. 

Dün Atatürk’ün, mezhep ve etnisite gibi geri toplumsal bağ ve örgütlenmeleri aşarak ‘modern ulusal’ bir siyaset kurumu olarak inşa ettiği patinin, bugün bu geri anlayışların ve başka projelerin etki alanına girmesi, onun kurduğu partiyi kullanarak onun kurucusu olduğu Cumhuriyete açıkça düşman olanlarla yan yana durması tesadüf olabilir mi?

Vedat Bilgin Diğer Yazıları