Yazarlar

Vedat Bilgin

Vedat Bilgin

vedat.bilgin@aksam.com.tr

Cumhuriyet ve demokrasi

Cumhuriyet kavramının çok iyi anlaşıldığını söyleyemeyiz; buna rağmen Cumhuriyetin kurucuları ne yapmak istediklerini nasıl bir siyasal rejim değişikliği yaptıklarını elbette çok iyi biliyorlardı. Tarih içinde yaşayanlar için, özellikle süreçte bizzat rol alanlar açısından değişimin kendisi bilakis bilinç üretir. Bunun için tarihi yapanlar bu değişim karşısında susup kalmazlar, aynı zamanda yaptıkları işi yorumlayarak bu bilincin taşıyıcısı olduklarını da ortaya koyarlar.

Gazi Paşa ve arkadaşlarının farkında oldukları olaylardan biri belki de en önemlisi ‘İmparatorluklar Çağının’ kapanmasıdır. Düşünün Birinci Savaş’la birlikte dünyanın bütün imparatorlukları tarih olmuşlardır. British Empire yani İngiliz İmparatorluğu’nun ayakta kalması bir yana genişlemesi ise, tamamen bu sömürgeci gücün emperyalizme evrilmesinin sonucudur. Elbette Osmanlı İmparatorluğu ne sömürgeci olduğu ne de emperyalizme evrilecek bir ekonomik/politik yapıda olmadığı için böyle bir değişimden uzak bulunmaktaydı; tam tersine emperyalist saldırıya maruz kalmıştı.

GÜVEN VE MEŞRUİYET

Milli Mücadele sonrası bir rejim değişikliğine gitmek, monarşik rejimden Cumhuriyete geçmek kolay olmamıştır. Bir defa bu topraklarda bin yıldır yaşayan Türklerin Selçukludan başlayan ve en muhteşem dönemini Osmanlı zamanında yaşayan imparatorluk yapısı sadece gelenekleriyle değil, kurumlarıyla, dünya görüşüyle daha da önemlisi toplumsal meşruiyetiyle köklü bir anlayışa dayanmaktaydı.

Tarih felsefesi açısından bakıldığında, büyük uygarlıkların karşılaştıkları sorunları aşarak yoluna devam etmesi açısından oldukça başarılı olduklarının göstergelerinden biri önlerine çıkan sorunları kurumsal değişiklikler yaparak geçmesidir diyebiliriz. Birinci Savaş’la sömürgecilik çağının, emperyalizm çağına dönüştüğü bu aşamada bizim uygarlığımızın siyasi yapısı olan İmparatorluğun bu soruna aynı siyasi yapı içinde cevap verememesi bir kurumsal değişim yaparak İmparatorluk/monarşik yapısından Cumhuriyete geçişle sonuçlanacaktır. Politik olarak yaşanan değişimin anlamı açıktır: Yüzlerce yıllık hanedanın yarattığı meşruiyet anlayışından, meşruiyetini halktan alan Cumhuriyet rejimine geçilmiştir.

HERKESİN CUMHURİYETİ

Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk’ün en büyük arzusu rejimin demokrasiyle buluşmasıdır, hayattayken yaptığı çok partili hayata geçiş tecrübelerin akim kaldığı bilinmektedir. Burada ayrıntısına giremeyeceğimiz bu sorunlar içinde ‘Batıcılık ideolojisinin’ ve bu ideolojinin taşıyıcısı bir zümre olarak ‘bürokratik elit’ in konumunu sıkça ele alıyorum.

Gazi Paşa’nın vefatından sonra Cumhuriyetin Tek Parti diktatörlüğüne dönüşmesi ise cumhuriyetin en büyük talihsizliğidir. İmparatorluk döneminde dahi Meşrutiyet Rejimlerini yaşamış bir ülkenin parti/devlet bütünleşmesiyle dönemin otoriter rejimlerine benzeyecek faşizan bir biçime dönüşmesinin en büyük zararı Cumhuriyete verdiği açıktır.

Cumhuriyeti bu problemlerden uzaklaştırmak, ancak demokratikleşmeyle mümkün olmuştur. 1050’lerde başlayan bu süreç devam etmektedir. Cumhuriyet demokrasiyle büyümektedir, güçlenmektedir. Bunun içi bu ülkenin insanları yaşasın Cumhuriyet derken, ülkelerine güvenmektedirler. 

Vedat Bilgin Diğer Yazıları