Yazarlar

Vedat Bilgin tüm yazıları

Siyasi partilerin belli sorumlulukları vardır, bunlar bazı tarihsel, konjonktürel durumlarda gündelik siyasal faaliyetlerin rutini dışında yerine getirilmesi zorunlu tavırlar alışları, politik tutumları gerektirir. CHP gibi köklü partilerin tarihinde bu konuda örnekler bulmak zor değildir. Mesela İnönü’nün fazla tartışılmayan bir durumda sorumluluk üstlenmesine bir örnek: Tek Parti Yönetiminin Kurucusu olmasına rağmen parti çizgisini değiştirip; o bilinen ünlü ‘CHP halktan nasıl uzaklaştı?’ sorusuna cevaben, partiye ‘Ortanın Solu’ yolunu açmıştır.

Sıkça üzerinde durduğum, eleştirmeye çalıştığım husus bu yolun ‘sol’ la irtibatının hiçbir zaman bulunmadığı şeklindedir. Elbette, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın, Tek Parti Yönetiminin Milli Şefinin ‘solcu’ olması eşyanın tabiatına aykırıdır fakat burada mesele böyle bir dönüşümde Paşanın sorumluluk alacak iradeyi ortaya koymasıyla ilgilidir.

MEŞRUİYET ALANI

Bugün CHP’nin önündeki kongre hesaplarını, parti içi mücadeleyi mezhepsel/etnik kimlikler ekseninde yapılandırma arayışlarına son verip, karşı karşıya bulunduğu bir konuda hareket edecek/edebilecek bir sorumluluk üstlenmesidir. Bunu gerçekleştirdiği takdirde, hem partiyi içerden kısıtlayan o eski bürokratik tutucu reflekslerinden uzaklaşarak demokratikleşme yönünde bir adım atmış olacaktır hem de partinin Türkiye’nin geleceğe, yeni bir siyasal yaklaşıma yönelmesini sağlayacaktır.

Peki, bu nedir? İlki, ana muhalefetin durduğu yerin demokratikleştirilmesi, bir başka ifadeyle demokratik meşruiyeti güçlendiren bir zemine dayandırılmasıdır. Burada atılacak adım, yapılacak iş zor değildir; ancak sorumluluk almayı gerektirmektedir. Mesele açıktır: CHP’nin,milletin Anayasa referandumuyla kabul ettiği, yine demokratik yarış sonucu görev verdiği meşru Başkanlık kurumunu ‘saray edebiyatı’ veya ‘tek adam rejimi’, diyerek eski sitemin ‘altın çağına’ dönmeyi çağrıştıran meşruiyet karşıtı tavrını değiştirmesi gerekmektedir. Bu, sorumluluk almayı gerektiren, cesaret edilmesi çok kolay olmayan fakat partinin demokratik meşruiyet çerçevesini genişletecek bir tavırdır.

MUHALEFET İHTİYACI

CHP böyle bir adımı attığı takdirde milletin iradesine saygı duyduğu, ancak eleştirilerinin doğrudan ‘iktidara/yönetime’ yönelik olduğunu izah edebilir. Elbette bir muhalefet partisi olarak sistemi değiştirmeyi de önerebilir fakat bunu Başkanlık Sistemini ve Başkanın konumunu yok sayarak, hükümsüz bularak yaptığı zaman, Başkan Erdoğan’ı ve Başkanlık sistemini değil kendi muhalefet konumunun meşruiyet alanının altını oymuş olacaktır.

Çünkü demokratik meşruiyet, millet iradesinin yansımasına, seçimlerin sonuçlarına rıza göstermeyi, bu konuda mutabakatı esas almaktadır. Aksi bir durumda, mesela CHP’nin kazandığı seçimlerin sonuçlarının da hükümsüz kabul edilmesi halinde, benzeri bir tavır alındığında, o zaman hangi seçimden, hangi iradeden, hangi mutabakattan bahsedilecektir.Elbette bunca süre sonra bu sorumluluğu almak kolay değildir fakat bu yapıldığında CHP’nin muhalefet zemininin meşruiyet alanını güçlendirmesi, toplumun muhalefet ihtiyacına cevap vermesinin de önü açılacaktır. 

Vedat Bilgin Diğer Yazıları