Yazarlar

Ufuk Ulutaş

Ufuk Ulutaş

Türkiye’ye rağmen Suriye 

Ufuk Ulutaş tüm yazıları

2011 yılında Suriye’de krizin başlamasıyla, Türkiye’ye rağmen Suriye’yi dizayn etme çabaları da başladı. Geçtiğimiz sekiz sene içerisinde Suriye’de veya dışında meydana gelen her gelişmeden “Türkiye devre dışı kalıyor” hüsnükuruntuları çıkaranlar oldu. “Türkiye” başlıklı son yazıdan hareketle ifade edersek, olay bazlı analizlerle Türkiye’nin Suriye’deki rolü, varlığı ve geleceği anlaşılmaya çalışıldı. Oysa Türkiye gibi tüm kurumlarıyla tekamül etmiş, bölgede başkaları istedi diye değil kendi bağımsızlık mücadelesiyle vücut bulmuş, yüzyıllara yayılan gelenek ve tecrübesiyle dünyaya dair söyleyecek sözü olan bir devlet, olaylarla değil uzun dönemli süreçlerle okunmalı, anlaşılmalı.  

Dışarıdan esen rüzgarla devlet olabilme rüyalarıyla saldırganlaşan PKK ve yandaşlarının şovenizmi, dünyanın diğer tarafından gelip yanı başımıza nizam (!) verebileceğini düşünen Batılı kendine güven, PR (propaganda kampanyaları) ile abat olunacağı vehmine kapılan bölgesel yapaylık birleşince ortaya bir düzen çıkmıyor. Geriye hayal kırıklıkları, kendi kendini bir kez daha gerçekleştiremeyen geç kalmış milliyetçilikler, realizmin soğuk yüzü ve bölge gerçeklikleri kalıyor. O gerçekliklerin merkezinde ise Türkiye yer alıyor.  

Türkiye’ye rağmen Suriye’nin şekillenemeyeceğini Esed rejimi bile anlamış ve Türkiye tarafından muhatap alınmak için can atarken, Türkiye’de yaşayıp da Türkiye’nin devre dışı kalabileceğini düşünenlerin hayal gücünü psikoloji uzmanlarına bırakıyorum. Son sekiz senedir sürekli değişim geçiren Suriye dinamiklerindeki sabitelere bakıp en belirgin sabitelerden birisi olan Türkiye’yi görememek ise özel bir çaba veya yetersizlik gerektiriyor.  

Suriye’ye dair yürüyen iki ana siyasi süreç var: Cenevre ve Astana. Cenevre, uzun süredir üç listeli anayasa komisyonunun teşkili ile meşgul. Bu listenin belirlenmesinde Türkiye birkaç kilit ülkeden birisi. Türkiye’nin Astana’daki merkeziliğini anlatmaya gerek dahi yok. Uluslararası toplumun boşluğunu neredeyse kendi başına dolduruyor. Hafta sonu yapılan İstanbul Zirvesi de bu merkezi konumun bir teyidi oldu. Cenevre ve Astana’nın kesişim kümesi Türkiye’nin ev sahipliğinde Suriye’de sürdürülebilir barışı konuştu. 

 Askeri olarak durum da farklı değil. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı ile sahada en başarılı terörle mücadele ortaya koyuldu. An itibarıyla Suriye’nin kuzeydoğusunda istikrarlaştırma operasyonlarına devam ediyor. Kuzeybatıda ise PKK diken üstünde. Sahada mevcudiyeti olan ve kendi gerçekliklerini sahaya yansıtan Türkiye, Suriye’de belirleyici olmaya devam edecek.  

Buna rağmen Türkiye’siz Suriye planları yapılabileceğini düşünenler, biraz tarih, biraz coğrafya, biraz ekonomi, biraz da uluslararası ilişkiler okumalı.   

Ufuk Ulutaş Diğer Yazıları