Yazarlar

Ufuk Ulutaş

Ufuk Ulutaş

Körfez'in gidişatı

Yemen Ortadoğu’daki müttefiklik kavramı için bir dönüm noktası olabilir. On yıllardır bölgesel güvenlik sağlayıcısı olarak ABD’yi kabul etmiş olan Körfez ülkelerinin, hem bölgedeki krizlere hem de ABD’ye yaklaşımlarını yeniden gözden geçirten krizin adı Yemen. Suudi Arabistan ve BAE (başka açılardan Katar’ı da buna dahil edebiliriz), ABD ile kurdukları askeri/ticari ilişkiler, astronomik silah satın alma anlaşmaları ve Washington’da harcadıkları muazzam meblağlar üzerinden kırılgan Körfez bölgesinde kendileri adına güvenlik yatırımı yapageldiler. Büyük oranda İran bazen de birbirlerine karşı algıladıkları tehdit karşısındaki stratejik noksanlıklarını ABD’ye kurdurdukları üslerle ve askeri harcamalarla kapamaya çalıştılar. 

Obama dönemi gibi çalkantılar yaşansa da ABD İran’ı Demokles’in kılıcı gibi Körfez’in üstünde bir tehdit unsuru olarak tuttu. İsrail de İran’a karşı cepheyi genişletme amacıyla tehdit algısını besleyerek Körfez’le ortak zemin bulma gayretine girdi. Her hâlükârda İran tehdidinin canlı tutulması hem ABD’nin savunma endüstrisinin hem de İsrail’in faydasına olageldi

Fakat Yemen, Körfez ülkelerini bir çıkmaza soktu. ABD, Suudi Arabistan ve BAE’nin beklediği güvenlik sağlayıcısı rolünü üstlenmedi. Körfez liderleriyle ‘sihirli küreye’ dokunan Trump, Körfez’in kendi göbek bağını kendisinin kesmesi gerektiğini defalarca dile getirirken, ABD’nin askeri bir inisiyatif almasının büyük bir maddi bedeli olacağını ve Körfez’in bunu ödemesi gerektiğini söyledi. Hatta ‘Arap NATO’su’ kurulması gerektiğini defalarca dile getirdi; hem de bunun pek de mümkün olmadığını bilerek. Zira nispi de olsa NATO’ya benzer etkiye sahip olacak askeri bir yapının oluşmasının önünde başta insan kaynağı olmak üzere büyük yapısal sorunlar var. Bu durum BAE gibi ülkelere İran karşısında endişeyle geri adımlar attırırken, diğer ülkelerin de arayışlara girmesine sebep oldu. İsrail bir güvenlik sağlayıcısı olabilir miydi? Ya da ABD’nin isteksizliğinden oluşan boşluğu istekli bir Rusya kapatabilir miydi? 

BAE bölgede ve özellikle Yemen’deki adımlarıyla Suudi Arabistan için büyük bir maliyet oluşturdu. İlk zorlanmada da geri çekildi. İki ülke arasındaki siyasi farkı kabul etmek istemeseler de açılıyor. Katar krizinden Kaşıkçı’ya, Lübnan’dan Suriye’ye kadar yapılan fahiş hatalar ve ideolojik saplantılar, hem Körfez içi ilişkileri hem de Körfez’in hamilik ilişkilerini sorgulatıyor. Eskinin ilişki kalıpları ve dar görüşlü yaklaşımları bugünün sorunlarını çözmüyor, derinleştiriyor. Tıpkı Yemen’de olduğu gibi. 

Ufuk Ulutaş Diğer Yazıları