Yazarlar

Ufuk Ulutaş

Ufuk Ulutaş

Doğu Akdeniz mücadelesi 

Ufuk Ulutaş tüm yazıları

Doğu Akdeniz uzun süredir jeopolitik hesaplamalarda merkezi bir nokta. Hem Ortadoğu’nun kritik kıyı şeridine hakimiyeti açısından, hem geçiş yollarındaki pozisyonu açısından hem de etrafında kümelenen hidrokarbon kaynakları açısından Doğu Akdeniz, bölgesel rekabetin merkezlerinden bir tanesi.  

Bir süredir hem küresel hem de bölgesel güçler bu havzaya yatırım yapıyor. Bir taraftan petrol ve doğalgaz arama faaliyetleri devam ediyor, diğer taraftan da gözle görülür derecede artan bir askeri hareketlilik söz konusu. En başlarda çok konuşulmasa da Arap Baharı olarak adlandırılan sürecin bir bağlamı her zaman Doğu Akdeniz oldu. Libya, Mısır, Suriye, Filistin, Lübnan, İsrail ve tabii ki Türkiye Arap Baharı’nın doğrudan ya da dolaylı muhatabı oldular. Amerika, Rusya, Fransa, İngiltere gibi bölge dışı aktörler de bu süreçteki politikalarını şekillendirirken zihinlerinin bir tarafında Doğu Akdeniz’i tuttular. Bu sebepten şaşırtıcı değildir ki Arap Baharı’ndaki statüko-değişim bloklaşması, Doğu Akdeniz’deki bloklaşmaya da yansıdı. 

Burada kritik aktörlerin başında İsrail geliyor. İsrail Mısır, Yunanistan ve GKRY ile kurduğu Doğu Akdeniz ittifakından sürdürülebilir ve rantabl bir sonuç beklemese de Türkiye siyasi baskı oluşturabilmek için hem bölgesel anlaşmazlıklardan istifade etti, hem de üstündeki küresel koruma kalkanını devreye soktu. Bir taraftan Kıbrıs meselesi çerçevesinde Türkiye ile Yunanistan’ın anlaşmazlığını bir manivela kuvveti olarak kullandı. Diğer taraftan hamisi olduğu Sisi rejimini yanına alarak Türkiye üzerindeki baskıyı artırmaya çalıştı. Washington’daki müttefiklerini ve Yunanistan üzerinden AB’yi de işin içerisine katarak Doğu Akdeniz’de oldubittiler oluşturma hesabı yaptı.  

Bu planın kritik ayaklarından bir diğeri de Libya oldu. Söz konusu statüko cephesi meşru hükümete karşı Hafter’in darbesini destekledi. Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri bütün ambargoları delip Libya’ya silah yağdırdı. Fransa’nın da destek verdiği ve BM’nin bir kez daha ihlallerine sessiz kaldığı Hafter’in önündeki tek engel Libya’nın meşru hükümeti ve onun en büyük destekçisi Türkiye oldu. 

Türkiye ile Libya imzaladıkları “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” ile Doğu Akdeniz’deki oldubittilere ve her iki ülkenin gayrine oluşturulmaya çalışılan statükoya müsaade etmeyeceğini gösterdi.  

Elbette Doğu Akdeniz’de yakın zamanda tartışmalar bitmeyecek. Çünkü bu bölgeyi etrafındaki krizlerden ayrı düşünmek mümkün değil. Bu krizlere yönelik makul bir çözüm ortaya konulmadan Doğu Akdeniz’de de büyük değişikliklerin olmasını beklememek lazım. Statüko cephesinin de Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru haklarından oldubittilerle vazgeçmeyeceğini artık görmesi lazım.   

Ufuk Ulutaş Diğer Yazıları