Yazarlar

Ufuk Ulutaş

Ufuk Ulutaş

DEAŞ’la mücadelenin yeni safhası

Ufuk Ulutaş tüm yazıları

Türkiye uzun yıllardır terörle mücadelenin salt askeri metotlarla yürütülemeyeceğini ifade ediyor. Askeri metotların, siyasi, sosyolojik ve fiziki bir takım planlamalarla tandem bir şekilde yapılması durumunda sonuç alabileceğini söylüyor. Suriye özelinde DEAŞ’la mücadelenin başarısı için bu kapsamlı düşünmenin ve koordinasyonun şart olduğunu dillendiriyor. Buna uygun bir stratejiyi Fırat Kalkanı bölgesinde  hayata koyuyor. Fakat Batı’da siyasi, sosyolojik ve fiziki planlamalar, askeri metotlar kadar rağbet görmüyor maalesef. Daha doğrusu bu planlamalara dair kelam çok; fakat sahada hala somut bir adım atılmıyor. 

DEAŞ Irak’ta ve Suriye’de nerdeyse tamamen saha hâkimiyetini kaybetti. Geriye kalan DEAŞ’lıların miktarı konusunda birbiriyle fazlasıyla çelişen rakamlar etrafta dolaşıyor. Geriye kalan DEAŞ’lıların miktarının bile siyasi amaçlar ve PKK’yı desteklemeye devam etmek için kullanıldığını görüyoruz. Aynı ülkenin farklı kurumu, ya da aynı kurumdan farklı isimler DEAŞ’ın mevcut militan sayısı ve kabiliyeti hakkında farklı rakamlar veriyor ve farklı değerlendirmeler yapıyor. 

Nihayetinde DEAŞ şaşalı günlerini geride bıraktı, geniş coğrafyalarda kombin saldırılar düzenleme yeteneğini kaybetti, örgüt içerisinde çözülmeler başladı, en önemlisi örgüt etrafında üretilen/uydurulan Mesianik balon patladı. Diğer bir deyişle örgüt mensupları an itibarıyla sosyal psikolojide “bilişsel uyumsuzluk” olarak tabir edilen durumun içerisindeler. 

Kendilerine vad edilen ütopya çöktü. Dünyanın sonu senaryolarında kendilerine biçtikleri kozmik vazife boş çıktı. Kehanet gerçekleşmedi. Kirlettikleri devlet-hilafet kavramlarından geriye hiçbir zaman rehabilite edilemeyecek bir çekirdek militan kitlesi ve sisin dağılmasıyla kanlı bir terör örgütünün parçası oldukları gerçekliğini kabul etmek zorunda kalan çeper kaldı. 

İdeolojik çekirdek kabuk değiştirecek fakat silahı bırakmayacak. Yabancı terörist savaşçıların (YTS) da yer aldığı çeper ise bir an önce bir yolunu bulup Suriye ve Irak’tan ayrılmak istiyor. Ayrılabilenler var. Fakat geride kalanlar uzun yıllar bir boşlukta yaşamak zorunda kalacaklar. Zira hemen hemen hiçbir ülke kendi vatandaşı YTS’nin ülkesine dönmesini istemiyor. Bu YTS’ler ve aileleri için alıkonulma kamp ve merkezlerinde uzun süre devam edecek tutukluluk anlamına geliyor. Çok sayıda çocuğun senelerce bu şartlarda yaşamasının sosyolojik ve ileride oluşacak güvenlik boyutu pek ciddiye alınmıyor. “Görev tamamlandı” konuşması yapmak için yoğunlaşılan askeri metotların çerçevesinin sağlam kurulmaması sebebiyle yaratacağı yeni “görev” ihtiyaçları göz ardı ediliyor. 

DEAŞ şu an yüzleştiği yeni safhayla artık DEAŞ’la mücadele eden aktörlerin de yüzleşmesi ve mücadele metotlarını çeşitlendirip kapsam kazandırması elzem. Türkiye’nin Fırat Kalkanı bölgesindeki DEAŞ’la kapsamlı ve etkin mücadelesini iyi incelemek kendi faydalarına olur.

Ufuk Ulutaş Diğer Yazıları