Yazarlar

Ufuk Ulutaş

Ufuk Ulutaş

Cemal Kaşıkçı anısına

Ufuk Ulutaş tüm yazıları

Seneler önce dünyanın diğer ucunda “Ortadoğu nereye gidiyor” sorusuna cevap ararken tanıştık Cemal Kaşıkçı’yla. Defalarca ortaya koyduğu samimiyetine, vizyonuna, bilgisine ve görgüsüne şahitlik ettim. Bu benim şahitliğim olsun; ama bu yazı Cemal Kaşıkçı’yla alakalı.  

Bilen bilir, özellikle Suudi Arabistan’dan uluslararası toplantılarda entelektüel katkı çok yoğun olmaz. Washington ve Londra gibi birkaç başkent dışında siyasi/entelektüel tartışmaları çok gerekli gördükleri söylenemez. Ya da PR kampanyaları çoğu zaman bu tür tartışmalara tercih edilir. Bu kuraklıkta Suudi Arabistan’a, Körfez’e ve genel olarak Ortadoğu’ya dair “yerli” bir vizyon ve çözümleme isteyenlerin çaldığı ilk kapılardan birisi Cemal Kaşıkçı olurdu. Körfez’in tabu olarak görülen üç ana (İran, İhvan, Demokrasi) meselesinde alışılagelen ezberlerin dışına çıkabilen, bunu da Körfez odağını kaybetmeden ve kutuplaştırmadan yapan isimlerdendi.  

İran’ın bölgesel nüfuzunu genişletme çabalarını, kendi deyimiyle mezhepsel ayrımı bir jeopolitik araç olarak kullanmasını sert bir şekilde eleştirirdi. Son olarak hem Suriye’de hem de Yemen’deki İran rolünü yıkıcı olarak görürdü. Fakat bunları yaparken Körfez’de yaygın olan siyah-beyaz yaklaşımlara girmez; İran’ı dışlanmaması gereken bir bölge aktörü olarak görürdü. Bu yaklaşımı eleştirileriyle birleşince ortaya Körfez’de nadir bulunan bir pozisyon çıkarırdı ki bu en çok İranlı katılımcıları zor durumda bırakırdı. 

İhvan meselesine de siyasi/konjonktürel bakmaz, büyük resme ve İhvan ile Körfez ülkelerinin ilişkilerinin tarihine bakarak yaklaşırdı. İhvanofobi’yi makul ve reel bir yaklaşım olarak kabul etmezdi. İhvan’ın ideolojik kabuğunu kıramamasını ve ihtiyaç duyduğu dönüşümü gerçekleştirememesini eleştirir; yine de İhvanofobi üzerinden siyasi mühendislik ve operasyonlara girişilmesini tasvip etmezdi. Olgun ve yukarı plandan bir bakışı vardı İhvan meselesine. Bu da Körfez merkezli eleştiri oklarını Kaşıkçı’nın üzerine hep çekti. 

Demokrasi konusunda da Suudi Arabistan’ın şartlarını teslim eder fakat son mülakatında da dediği gibi ülke ve halkın daha fazlasını hak ettiğini söylerdi. Devrimci değil, reformcuydu. Siyaseten merkezdeydi. Başkası adına değil, kendi ve ülkesi adına konuşurdu. Suudi Arabistan vatanseverliğinin teorisini ondan dinledim, pratiğini onda gördüm.     

Türkiye’yle bağını anlatmaya gerek yok. Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerini çok önemserdi. Suudi Arabistan’a bağlılığı, Türkiye’ye muhabbeti vardı.  

Körfez’de nadir bulunabilecek simalardan olan, “iyi bildiğimiz” Cemal Kaşıkçı’yı Allah cennetiyle müşerref eylesin. Vahşi cinayetin tüm sorumluları adaletin ve mahşeri vicdanın önünde hesap verirler inşallah.

Ufuk Ulutaş Diğer Yazıları