Yazarlar

Taceddin Kutay

Taceddin Kutay

Macron'dan kahraman olursa…

Taceddin Kutay tüm yazıları

TRT Deutsch için Almanca kaleme aldığım analizin Türkçe özetini siz Akşam okurları ile paylaşmak istedim. Yazmak istedim, zira Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un son günlerde ortaya koyduğu ipe sapa gelmez tutum hakkında yapılan analizler beni hiç tatmin etmiyor.

Bir başka okuma yapmamız gerektiğini düşünüyorum.

Antik Yunan'dan Avrupa'ya miras kalan en önemli şeylerden birisi hiç şüphesiz düşman Doğu karşısında kahraman batıyı oynamaktır.

Bu, milattan önce 5 yüzyılda yaşamış olan Hipokrat tarafından kaleme alınan ve Pers Yunan Savaşı’nı anlatan eserlere kadar dayanan eski bir yatkınlıktır.

Hani şu, üstüne doktorların yemin ettiği Hipokrat ve hani şu 300 Spartalı filminde izlediğiniz savaş.

İstilacı Doğu ve bu Doğu'ya karşı kahramanca mücadele eden medeniyet savaşçısı Batı.

Kendini sürekli olarak Doğu üzerinden kurgulmaya çalışan Batı'nın böyle bir acizliğe ihtiyacı olup olmadığı başka bir tartışma konusudur.

Bence yoktur, zira Avrupa başlı başına kendisinden yola çıkarak kendi kendini tarif edebilecek ve var kılabilecek bir zenginliğe zaten sahiptir.

Buna karşın Avrupa, Antik Yunan'dan devraldığı bu alışkanlığa sahip çıkma konusunda son derece tutucudur. Mitoslar üzerine analojiler kurma hususunda ise en az Persler kadar heveslidir.

Hele söz konusu Avrupalı bir Fransız ise, Hadise biraz daha griftleşir.

Zira, Almanya gibi somut zenginliklere ve güçlü bir sanayiye sahip olmayan Fransa zenginliğini sanal anlatılara ve hala utanmadan sürdürdüğü sömürgeci düzene borçludur.

Üçüncü ülkelere karşı bu üsttenci anlatı bir şekilde işe yarar ve Fransa, kaynağını bir türlü somut şekilde açıklayamadığı bir üstünlüğe sahip olduğuna biz gibi batılılaşma süreci geçirmiş halkları kolayca ikna eder.

Ancak tekrar edelim, Fransa'nın sermayesinin önemli bir bölümünü kültürel sermaye oluşturur ve bu sermaye ile bir hegemonya tesis etmeyi çoğu kez zorlanmadan başarmıştır Fransızlar.

Günümüzde de bunu denemekteler.

Angela Merkel Almanyası, Fransa ile çeşitli vesilelerle karşı karşıya gelmek durumunda kaldığında, her seferinde Fransa'nın Alman taleplerine diz çöktüğü gerçeğini görmek, bize Fransa'nın sermayesinin oldukça sanal olduğunu anlama imkanı sunar.

Elbette XIV. Louis yahut Napoleon devirlerinden değil, günümüzden bahsediyoruz. Kel ve fodul anlayacağınız; ancak başarılı bir kel ve fodul.

Angela Merkel sonrası Alman siyasetinde doğacak boşluğu değerlendirmek isteyen Fransa, Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası arenada yeniden başat rol oynama hevesine kapılmış durumda.

Büyük abisinin gölgesinde kalan küçük çocuk, abisi askere gidince evin reisi pozunu takınır ya hani… Aynen öyle bir şey işte.

Gelgelelim Fransa'nın Almanya'dan farklı olarak gerek Avrupa Birliği'ne gerekse Avrupa dışındaki muhataplarına sunabileceği pek fazla şey yok.

Yakın geçmişteki tecrübeler pek çok defa göstermiştir ki, Almanya ile bir şekilde kazan kazan ilişkisi kurmanız mümkündür ancak Fransa ile kurduğunuz her ilişki bir şekilde kendisinden doğal bir zenginlik akmayan Fransa'ya sizin zenginliğinizi akıtmanız üzerine kurgulanan bir ilişki ile sonuçlanır.

Neticede adamın sömürgeciliğe genetik yatkınlığı var.

Böyle hem kel hem fodul olunca Fransa Merkel sonrası dönemde yapacağı atak için yeniden en büyük sermayesi kültüralizmi sahaya sürüyor.

Antik Yunan'dan beridir kullanılan ve modası hiç geçmeyen, istilacı Doğu'ya karşı Medeni batıyı koruyan Kahraman figürü yeniden devreye sokulmuş durumda.

Macron, ilginç bir şekilde Leonidas olmaya hevesli ve doğal olarak Leonidas taklidi yapan bütün kifayetsizler gibi bir Serhas bulmak zorunda.

Hani şu meşhur Pers Şahı. Erdoğan’dan iyisini bulamadı elbette.

Batıyı işgal edecek olan Perslerin yerini ise İslamiyetle dolduruyor ve bunu yaparken de hiç zorlanmıyor. Zira, 11 Eylül paradigması halen sürmekte. Üstüne üstlük bir de, 2015'ten beri her Avrupalının korkulu rüyası haline gelmiş olan mülteci akını Avrupa'da derin bir işgal edilmişlik hissini husule getirmiş durumda.

Vaziyet böyleyken Macron, bir şekilde Avrupa Birliği'nin ve paydaşı batılı devletlerin desteğini almak için istilacı İslamiyet'e karşı Akşam Ülkesi’ni koruyan Kahraman rolünü oynamakta hiç de zorlanmıyor.

Hatta mütereddi Arap idarelerini yanına almakta da zorlanmıyor.

Bu piyeste Macron’u en fazla zorlayan ise, Fransa içinde yükselen mitos hevesinin getirilerini, siyasi rakibesi Marine Le Pen’e kaptırmama mücadelesi.

Zira Macron ne kadar Leonidas’ı oynuyorsa, Le Pen de o kadar Jean D'arc kültünü oynuyor.

Her ikisi de işgalci Perslere karşı kutsal bir savaşın içinde olduklarını ve Akşam Ülkesi’ni ancak kendilerinin müdafaa edebileceklerini hissettirmeye çalışıyor.

Saçma ancak ne yazık ki böyle.

Fransız İhtilal-i Kebiri sonrası Marienne karakterini Bakire Meryem kültüyle özdeşleştirmeyi başaran Fransız aklı, doğrusu bu çocukça mücadeleyi sindirmekte zorlanmaz ve ikisinden birine ikna olmaya ihtiyaç duyar.

Çünkü Fransa, sair milletleri ikna etmeye çabaladığı üstünlüğünü sanal anlatılardan ve kültür-sanat gibi soyut zenginliklerden başka hiçbir şey üzerine bina edemiyor.

Buna karşın üstünlüğünü ispat için anlatacağı yakın döneme ait hikayelerin hemen hepsi son derece kirlenmiş ve anlatılır olmaktan çıkmış durumda.

Ne anlatacak Allah aşkına? Sömürgecilik hikayelerini mi? Cezayir’de burnunu ve kulaklarını kestiği fıkrayı mı? Ruanda'da yaşanan insanlık dramında oynadığı azim rolü mü?

Tiksinerek bakar herkes kendisine.

Bunun yerine yeni kahramanlıklar üzerine yeni hikayeler uydurmak zorunda. Bu ise, yeni kahramanlar bulmak ve bu kahramanlara kutsal vazifeler yüklemekten geçiyor.

Aradığı sanal düşman Erdoğan olarak karşısına çıkıyor ve Leonidas “ben bu Serhas'ı durdururum” mesajı vererek bütün Batı‘ya “bana sığının” diyor.

Vallahi ben bir Türk olarak hiç de şikayetçi değilim. Ahmet Necdet Sezerlerin, Çevik Birlerin Türkiye’sinden gelip de bugünü yaşatan Allah'a hamdolsun.

Hiç layık olmadığı halde Batı tarafından öteki ilan edilen İran'ın, kimse tarafından kaale alınmadığı ve Batı’nın ‘ötekisinin’ Türkiye olduğu günleri yaşamak nereden bakarsanız bakın gurur verici bir şey.

Biz bir şey yapacağımızdan değil, onlar hikayelerini bizim üzerimizden kurmak durumunda kaldıkları için bu böyle….

Kim bilir, Macron'un bu ucuz kahramanlık piyesleri, İtalya'nın bir dağ köyünde çocuğunu uyutan genç bir annenin yüz yıllar sonra yeniden Mamma Li Turchi hikayeleri anlatmasına vesile olmuştur belki de...

Onca yüz yıllık hukukumuz var, bir kahramanı Fransız halkına çok görmem, feleğe isyan da etmem… Ancak bir taraftan şu soruya kahrederim:

Haydi bizim üzerimizden bir kahraman yaratıyorsunuz, helal-i hoş olsun. Fakat bula bula bunu mu buldunuz? Elinizde Macron’dan iyisi, adam gibi kahramana benzeyen hiç mi kimse kalmadı?

Taceddin Kutay Diğer Yazıları