Yazarlar

Taceddin Kutay

Taceddin Kutay

Bizim lügatimiz farklı

Taceddin Kutay tüm yazıları

B.

Kwame Anthony Appiah Cosmopolitanism isimli eserinde ilginç bir tespitte bulunur.

Kozmopolitistler, dünyanın çeşitli bölgelerinde yer alan kabile dillerinin dahi değerler üzerine konuşmamızı sağlayacak paralel kelime hazinesine sahip olduğunu öne sürer.

Hal böyle olunca zaten ya aynı ya çok paralel kelimeleri kullanan insanlar bir meseleyi konuşmaya başladıklarında hemen anlaşabileceklerini varsayan bir anlayış vardır ortada.

Fakat bu safdilce bir önermedir. Aynı kelimeler kullanılsa dahi, bu kelimeleri yüklenecek anlamların birbirinden çok farklı olacağını hemen hepimiz biliriz.

Bu farklılık, idrak noktasında kendini ortaya koyacağı gibi, tutum ve davranışlarda da gözle görülebilir yansıma ortaya koyar.

Örneğin, nezaket kelimesi bir Amerikalının dilinde ve muhayyilesinde de kendisine bir karşılık bulur; fakat bir Amerikalının en nazik tutumu dahi bir Japon açısından oldukça nezaketsiz bir davranış şekli olarak görülebilir.

Oysa her ikisi de nezaket olarak adlandırılan şeylerdir.

Hulasa, kuru bir lügat benzerliği insani benzerliğe dönüşmekten çok uzaktır.

Birkaç gündür sosyal medyada karşıma çıkan "Rumeli Hisarı içindeki mescidin yıkılması" taleplerini dehşetle takip ediyorum.

Elbette beceremezler, hadlerine değil. Fakat hülyaları bir mescidi yıkmak. Bunu da kendilerinin olduğunu iddia ettikleri bir sanat alanını geri alma adına talep ediyorlar.

Sanat bahane elbette, maksat kör gavurluk. Gavur kelimesini çok bilerek kullanıyorum. Katiyen gayrimüslim demek değildir gavur. Gavur bir başka şeydir. Bunlar gibi bir şeydir işte. Dine düşman adama gavur denir. Olmazsanız demezler.

Talepleri, doksanlarda düzenledikleri o saçma sapan Rumelihisarı konserlerinin benzerlerini tertip ederek, yüksek rezonans sebebiyle bu tarihi yapının zarar görmesini sağlayacak bir Reconquista.

Nasıl ciğerden bir talep, nasıl salyalar saçan bir bağırış-çağırış. İrkilirsiniz.

Mescit yıkılacakmış, onlar da orada şarkı söyleyeceklermiş. Sanattan anladıklarının ne olduğunu da biliyoruz. Kıtipiyoz bir şey. Öyle pek mahir sanatçı yoktur aralarında. Bununla birlikte Rumelihisarı'na sahip olabilme iddiasını da anlamak mümkün değil. Neden illa Rumelihisarı? Osmanlı torunu falan mısınız kardeşim? Bu ne sahipleniş?

İstanbul'un fethinin sembolü bu yapı, sizin üçüncü-beşinci sınıf müziğinize kurban edilebilir mi Allah aşkına?

Her neyse. İşin o tarafı çok teknik, çok ileriki safhalarda konuşulacak bir taraf.

Biz şimdi ilk taraftan bahsedelim.

Uzun süredir memlekette kendisine muhalefet diyen bir kesim var ki, bir restorasyon hayaliyle yaşıyor ve AK Parti sonrası ülkede büyük bir restorasyona imza atacaklarını vaat ediyor.

Kimileri siyasal sistemden bahsederken, kimileri sosyal sahada talepler dile getiriyor; hatta bireysel alana dahi müdahale edecek söylemlerle ortaya çıkıyor.

Sizin anlayacağınız hakikaten bir Reconquista. Serazen'in kokusunu bile bırakmak istemiyorlar İspanya'da Pasaklı İsabel gibi.

Meral Akşener "Medeni Bilgiler Kitabı okutacağız" diyor, bir diğeri tarikatleri kapatmaktan bahsediyor, camileri yıkma talebi gırla gidiyor bir tarafta... Henüz belediye başkanı olduktan birkaç ay sonra Şeb-i Arus denilen bir mezbelelikte Türkçe Kur'an-ı Kerim okutma ayıbına imza atan İmamoğlu'ndan mescidin yıkılmasını talep edenler nümayiş yapıyor diğer tarafta.

Durum aslında bellidir. Bir Japon ile Amerikalının nezaketten anladığı şey bile zaman zaman kesişebilir; fakat bizim ve bu ötekilerin medeniyetten, özgürlükten, gelişmekten, ahlaktan, insanlıktan anladığımız şeyler birbirine paralel iki çizginin kıyamete kadar kesişmeyeceği gibi birbiriyle kesişmeyecektir.

Özgürlükten anladıkları, sizin canınıza okuyabilme özgürlüğü. Gelişmekten anladıkları tahrip. Ahlaktan anladıkları kendilerine yontan bir nalıncı keseri. İnsanlıktan anladıkları kesif bir köksüzlük ve oraya buraya mal olabilme sakilliği. Hiçbir şekilde lokal kalmaya razı değiller. Bize ait, bizden neşet eden her şeye bir şekilde saldırabilme, tahrip etme özgürlüğü istiyorlar.

Yazılacak neler var da, Ramazan Ramazan uzatmayayım haydi...

Taceddin Kutay Diğer Yazıları