Yazarlar

Taceddin Kutay

Taceddin Kutay

Biz dedik diye değil onlar zaten öyle!

Taceddin Kutay tüm yazıları

B. Siyasetin merkezi son otuz yılda dünyanın hemen her ülkesinde geleneksel pozisyonundan daha sağa kaydı.

Bu eğilimden doğal olarak ülkemiz siyaseti de nasibini aldı. Çiller, henüz Doksanlar'da "sağ yükselen değerdir" derken bir temenniyi değil, uluslararası arenada kendisinden çokça bahsedilen bir gerçeği dillendirmekteydi.

Milliyetçilik ve sağcılık bir şekilde yükselirken, solun buna karşı durması oldukça zordu; zira öyle yüksek bir devinimle geliyordu ki sağ, solun bütün teorik tahkimatı ve arka planı buna karşı durma konusunda oldukça cılız kalıyordu.

Hal böyle olunca, sol tüm dünyada, merkezi sağa kayan siyasetle birlikte sağa kaydı ve bugüne kadar pek de alışık olmadığımız sol talepler ve söylemler karşımıza çıkar oldu.

Örneğin, Perulu bir rahip olan Gustavo Gutiérrez'in "Teología de la liberación" öğretisi Latin Amerika'da kucaklanmış ve sosyalizm ile Katolik dindarlığı bir araya getirmişti. Buna mukabil Avrupa'da böyle bir kaynaşma 150 yıldır namümkün görülmekteydi.

Ufacık kasaba siyasetinin dahi sosyalist unsurları kiliseye adımını atmaz, dine karşı mesafesini açıkça ortaya koyardı.

Geçtiğimiz 30 yılda bu da kısmen aşıldı ve Avrupa'da kültürel dindarlığa kapı açan bir sol kendisini görünür kıldı.

Türkiye'de de benzer bir değişim yaşanmadı değil yaşandı.

Dine karşı hiçbir zaman olmadığı kadar hoşgörülü ve tahammüllü söylemleri ile karşılaştık, ülkemizin aydınlanmacılık gurusu siyasilerinin.

Yahu, onlarca misal vermeye gerek yok: "Kılıçdaroğlu fetva verdi" diyeyim, dost düşman vaziyetin ne merkezde olduğunu anlasın.

Sizin anlayacağınız, Bekri Mustafa Ayasofya'ya imam oldu.

Velakin, söylem dönüştürmekle dönüşmeyecek bir şey vardır, bunun adı da kolektif hafızadır. Tamam, şimdi bir şekilde dini bir söylem kullanıyorsunuz, fakat bunun sakil ve ucuz bir siyasal suistimal olmadığına insanları nasıl ikna edeceksiniz?

Öyle ya, cemaziyelevveliniz belli. Yapmadığınız kalmamış be kardeşim. Benzer bir nefreti hâlâ iliklerinize kadar hissettiğinize eminiz. Aksine nasıl ikna olacağız?

Bunun için de bir formül buldular ve dediler ki "ah yobazlar, sizi gidi AKP'liler, çember sakallılar, badem bıyıklılar, çarşafının altında mayosuyla gezenler (Bu söz bir dönem çok modaydı), hocalar, şeyhler, mensuplar... Dinimizi elimizden aldınız! Oysa biz siz olmasaydınız bu dine ne kadar da bağlı insanlardık!"

Bunu hakikaten dediler, bizleri salak yerine koymacasına.

Neyse bu da olur, insan sıkışmayagörsün. Zira, madem siyasetin merkezi sağa kaymıştı ve onlar da en az o oranda sağa kaymalıydı, öyleyse kendilerine, tabiatlarından daha sağda bir yerde yer bulmak zorundaydılar... Bunu da yaptılar tabiatlarını inkar ederek. Bunu çok görmüyorum.

Velakin tabiatı sırtlan olan, ceylanlar arasında dolaşmakla ceylanlaşmazmış. Bir yerde tabiatlarını ortaya koyuyorlar.

Şimdi sadece bir soru soracağım ve yazı bu sorunun cevabını bendeniz vermeden sonlanacak...

Rica ederim okur okumaz ilk aklınıza gelen partiyi terennüm edin sevgili okurumuz:

Geçtiğimiz günlerde Esenyurt'ta bir okulda, Çanakkale şehitlerinin, bakın altını çiziyorum şehitlerinin, Kur'an-ı Kerim okunarak yad edilmesine tepki göstererek Meclis'te soru önergesi veren milletvekili hangi partilidir?

Evet ilk aklınıza gelen şık!

Şimdi durun ve kendinize şu soruyu sorun: Neden aklıma AK Parti, MHP, İP, SP vb. değil de o üç harfli parti geldi?

Selamun kavlen...

Cevabı açık... Biz dedik diye değil, onlar zaten öyle. Tabiatlarında var! "Bizim güzel dinimiz" falan diyerek seçmeni salak yerine koyuyorlar hepsi bu... Reddettikleri tabiatları kendisini her vesileyle dışa vuruyor. Şimdiden gayrısı, midesi kaldırıp da bunlarla aynı siyasi yatağa girenlerin tasası olsun...

Taceddin Kutay Diğer Yazıları