Yazarlar

Serkan Fıçıcı tüm yazıları

Kanal İstanbul’un Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu yayımlandı. 

Rapora 10 günlük itiraz süresi var.  Herkes bilgi birikimini, eleştirisini, önerisini ortaya koyacak. Ardından bu eleştiri ve öneriler değerlendirilecek. Varsa bir eksiklik giderilecek. Projenin hayata geçirilebilmesi için yüzlerce farklı alanda bilim insanları yoğun çaba sarf etti. Deyim yerindeyse Kanal İstanbul’un geçeceği güzergahın röntgeni, tomografisi çekildi, tüm tahlilleri yapıldı, çalışma sırasında her metrekarede nasıl bir durumla karşılaşılacağı önceden tespit edildi. Böylelikle nerede ne tür bir “mühendislik yöntemi” izleneceğine dair soru işaretleri giderilmiş oldu. 

***

Henüz bu çalışmalar başlatılmadan “bilim” adı altında yükselen itiraz sesleri ihale süreci yaklaşırken bir direnç korosuna dönüştü. ÇED raporunun yayımlanmasından günler önce “yaptırmayız” çığlıkları ortalığı kapladı. Peşin itiraz cephesi, ilgili bakanlıkların ön çalışmalarla ilgili bilgilendirme yapmasına fırsat vermemek için “zaman ayarlı” bir kampanya başlattı. Kanal İstanbul gibi çağlar aşan bir projeyi kısır siyasi tartışmaların gölgesinde bırakma hedefiyle “toplumu kutuplaştırmak” adına her yol denendi. 

***

Varlık sebepleri, Türkiye’nin faydasına olacak her işin, çabanın, eserin, projenin önünü kesmek olanlar elbette “vazifelerini” yapacaklar. 

İşleri bu... 

Kafa karıştırmak. 

Güven duygusunu zedelemek. 

Kötü göstermek. 

Bunlara “peki siz bugüne kadar ne yaptınız, ne ürettiniz” diye sorun... 

Cevap veremezler. 

Sorunu gösterirler de çözümden söz etmezler. 

Her projede ortaya çıkabilecek sıkıntıları büyütüp gözümüze sokarlar. 

Ama bu sıkıntıları giderme adına bilimin, teknolojinin ulaştığı seviyeyi dikkate almazlar. 

Bu yüzden bizde bilim adamı “neyin nasıl olmayacağını” öğreten kişi olarak bilinir. 

Bu yüzden mega projelerde Japonlardan, Korelilerden “bilgi satın almak” zorunda kalırız. 

Bu yüzden her şeye “olmaz” diyen bilim adamlarımız dünyanın hiçbir yerinde hiçbir mega fen işleri projesinde “çözüm üreten” değerler olarak ön plana çıkmaz. 

***

Hatırlayalım. 

Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde Haliç’i kurtarma projesini başlattığında bilim adamları “burayı kurtarmak mümkün değil, toprakla doldurup park haline getirelim” demişlerdi. 

Bakın bugün 40’a yakın balık türü yaşıyor. Nesli tükenmekte olan denizatı bile görüldü Haliç’te... Eğer o gün “bilim böyle söylüyor, vazgeçelim” denilseydi bugün Haliç’i “bilimsel olarak koklamaya” devam edecektik. 

Aydınlık ufkumuzu karartmayı meslek edinmişlerin çizdiği karamsar tabloları dağıtacak gerçek bilim insanları neredesiniz? 

Serkan Fıçıcı Diğer Yazıları