Yazarlar

Günlerdir yüreğimiz Elazığ’da, deprem bölgesinde. Her enkazın altından gelecek sevindirici haberlere odaklanıyoruz, umutlanıyoruz. 

Milletçe zihnimiz, yüreğimiz seferberlik halinde. Dondurucu kış koşullarında şehrinde, köyünde deprem bölgesinde herkesin desteğe ihtiyacı var. Yardımlar, destekler sadece devletin eliyle değil, milletçe de sürüyor. 

Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere ilgili tüm bakanlar, yaşanan acıları acilen sarabilmek için seferber olmuş durumdalar. İlgili bakanlar sürekli deprem bölgesindeler. 

Önceki depremlere kıyasla başarılı bir arama-kurtarma faaliyeti yaşanıyor. Bu noktada; başta AFAD  ve belediyelerin, TSK’nın arama kurtarma birimleri olmak üzere birçok gönüllü arama kurtarma faaliyetine katılanlara şükranlarımızı sunuyoruz. Herkesin tek amacı var; depremin acısını dindirmek, yaralarını sarmak, can kurtarmak, can suyu olabilmek. 

Bu noktada; başta AFAD ve belediyelerin, TSK’nın, Sağlık Bakanlığı’nın UMKE arama kurtarma birimleri olmak üzere arama kurtarma faaliyetine gönüllü katılan birçok kişi ve kuruma şükranlarımızı sunuyoruz. Herkesin tek amacı var; depremin acısını dindirmek, yaralarını sarmak, can kurtarmak, can suyu olabilmek.  

Ancak bu genel atmosfere rağmen, bu dayanışma ruhunu, bu iyilik iklimini bozmaya, havayı kirletmeye yeltenenleri de unutmamak gerekir. Yalan haberleri, iftiraları yayarak, bu yolla kirli siyaset yapmaya çalışanları, tarihe not düşerek unutmamak gerekir.  Aralarında milletvekili, gazeteci, sanatçı kimliklerini taşıyanlar var. Yani toplumun tanıdığı bildiği isimler. Öyle ne olduğu, kim olduğu belli olmayan sosyal medya trolleri değiller. Ama yaptıkları tam da trollerin yöntemi.  Doğru olmayan hususları, yalanı, iftirayı doğru bilgiymiş gibi, sahte görselleriyle birlikte sosyal medya üzerinden topluma servis etmek, patolojik bir ruh iklimini tarif ediyor. İflah olmaz, tedavisi artık imkansızlaşmış bir ruhu iklimini yansıtıyor. Bu zatların servis ettiklerine hemen inanarak, inanmak isteyerek, doğru kabul ederek, yalanlanmasını hiçe sayarak sosyal medya yönetmeleriyle kitlelere yayanlar da aynı çizginin iklimine mahkum olanlarıdır. Üzücü, kaygı verici bir durum. 

Yıllardır yazıyoruz, söylüyoruz, bu güruhun içine düştükleri durum;  kin, nefret, düşmanlık duygularından besleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan düşmanlığının yıllardır süren dışa vurumu. Yürekleri kararmış, zihinleri körelmiş tek refleks devrede; her şeyden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zarar görmesi, yıpranması ve nihayetinde iktidardan düşürülmesi. Olmayanı varmış gibi, var olanı yokmuş gibi göstermek en sık kullandıkları hastalıklı teknikleri. 

Bu zatları kinleriyle, hastalıklı ruh halleriyle baş başa bırakarak, yapmamız gerekenlere odaklanacak olursak öncelikle her yaşanan sıkıntıdan büyük dersler çıkartmaktır. Deprem ülkesi gerçeğini asla unutmadan, onunla barışık, uyumlu, zararlarını en aza indirmiş son derece kapsamlı mekânsal planlama hedeflerini süratle hayata geçirmeliyiz. 

Günümüzde teknik ilerlemelerle, bilimsel gelişmelerle deprem güvenliğini en üst düzeyde sağlamak mümkündür. Yapı stokumuzu süratle elden geçirerek, depreme dayanıklı kılmak kaçınılmazımızdır. 

Kentsel dönüşüm hedefi, bu anlamda büyük bir fırsattır, yegane ve en kıymetli yöntemdir, çözümdür. Yeter ki, zamanında ve doğru biçimde hayata geçirelim. 

Bu noktada herkesin sorumluluğu vardır. Sadece şehirleri, beldeleri yöneteneler değil, o yerleşim birimlerinin sakinleri de kentsel dönüşüme daha fazla rant elde etme aracı olarak görmemelidirler.  Yeşili bol, soluklanma koridorları düşünülmüş, sosyal donatıları yeterince olan bir kentsel dönüşümü, öncelikle mülk sahipleri talep etmelidir. 

Bu noktada başarılı uygulamaları hatırlatmak gerekir. İstanbul Esenler ilçesinde bugüne değin başarılmış olan kentsel dönüşüm örneği bu noktada umut vericidir, yol göstericidir.

El birliğiyle bu süreci iyi yöneterek, geleceğimize sahip çıkabiliriz… 

Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu Diğer Yazıları