Yazarlar

Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu

Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu

yasar.hacisalihoglu@aksam.com.tr

Demirtaş'ın mektubunda yer almayanlar ve HDP ziyaretinde saklı olanlar

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Demirtaş kararı, ardından HDP sözcülerinin bu karara atıf yaparak, muhalefet partilerine yaptıkları çağrılar, Avrupa Parlamentosu’nun (AP) AİHM kararına dayanarak, Türkiye’yi sıkıştırma gayreti, son yazımızda da ifade ettiğimiz gibi Türkiye’nin iç siyasetine yönelik iklim inşasının ilk yansımalarıdır.

Şimdi de son birkaç gün içinde bu sürece yeni hamleler eklenmiştir. Bir yandan tutuklu olan Demirtaş’ın, bazı seçilmiş medya mensuplarına yolladığı mektupla oluşturulmak istenen algı ve devamında HDP yöneticilerinin muhalefet partilerinden talep ettikleri görüşme randevuları, oluşturulmak istenen iklimin yeni hamleleridir.

Bu süreçte yapılmak istenen; PKK- HDP birlikteliğinin görmezden gelinerek, zaman içinde meşrulaştırma çabasıdır. AB ve ABD’nin yönetiminin desteğini alan bu çizgi, Türkiye’nin iç cephesinde siyasi dalgalanmalarının yaşanmasını murat ediyor. Özellikle millet ittifakında siyasi partilerin dizilişlerini belirlemek istiyor. Bunu yaparken de HDP üzerinden yol alınmak isteniyor.

Görünen o dur ki; özellikle CHP’nin, HDP’ye yönelik bugüne değin sürdürdüğü üstü kapalı olumlu tavrını, açığa vurması ve netleştirmesi beklenecektir. Bu anlamda CHP’nin HDP ile kurumsal işbirliği yapılandırılmak istenecektir. Bu zemin aynı zamanda millet ittifakının belirleyicisi durumuna sokulacaktır. Bu noktada, İYİ Parti’nin tavrının da netleşmesi gerekecektir.

Bu arada Demirtaş’ın medya mensuplarına yazdığı mektubun, basına yansıdığı kadarıyla içeriğine bakıldığında, meselenin özüne hiç dokunmadığı görülüyor.

Mesela mektupta;

-PKK-HDP bütünlüğünün ayrıştırılmasına yönelik herhangi bir ışık görülmüyor.

-PKK/PYD-YPG terör odağının terk edilmesine dair en ufak bir belirti gösterilmiyor.

-Suriye’de konuşlandırılan PKK/PYD-YPG terör yapısının emperyalizmin güdümündeki faaliyetlerine ilişkin hiçbir vurguda bulunulmuyor.

-Diyarbakır Annelerinin 500 günü aşan evlat nöbetinde haykırdıkları, PKK-HDP birlikteliğine dair en ufak bir açıklama yer almıyor.

Buna göre söz konusu mektup; sadece Demirtaş’ı masumlaştırma projesinin bir parçası değil, aynı zamanda PKK’nın siyasi kolu HDP’yi de PKK’dan ayrıştırmaya gerek duymadan kabullendirme projesinin de bir parçasıdır.

Bu noktada dikkati çekmektedir ki; özellikle CHP’yi yönetenlere HDP yakınlığı eleştirisi yöneltildiğinde ilk verdikleri cevap, son yerel seçimlerde PKK terör örgütü elebaşı Öcalan’ın mektubunun hatırlatılması oluyor. Bunun yanı sıra çözüm sürecindeki, PKK ve HDP’ye yönelik hatırlatmalar da buna ekleniyor.

Ama bu yaklaşım; bugünde hâlâ PKK’dan ayrışmayan HDP çizgisiyle siyasi bir zeminde bir arada olmanın ne mazereti, ne gerekçesi, ne de bugünkü süreçte (emperyalizmin tekrar işin içine açıktan girdiği bir süreçte) Türkiye’ye yarar sağlayacak bir adım olarak kabul edilebilir. Açık ve net olmak gerekir. Geçmişte kimin, ne yaptığı bugünkü gerçekler karşısında nelerin yapılması gerektiğinin, nasıl bir tavır sergilenmesi gerektiğinin belirleyicisi olamaz, olmamalıdır. Olursa da, bugünün gerçekleri yok sayılmış olur, ona teslim olunur.

Nedir onlar?

Çok açıktır ki; HDP- PKK/PYD-YPG bağı kopartılmadan HDP, siyasi bir aktörmüş gibi meşrulaştırma çabası yükseltilerek, ABD’nin Biden yönetimi bu süreçte aktif rol üstlenecek bir yandan AİHM, AP gibi kurumların siyasi kararları dayatılacaktır. Başta CHP olmak üzere diğer muhalif partilerinde bu sürece eklenmesinin yolu cesaretlendirilecektir.

Gerçek budur ve buna göre siyasi partilerin bugünkü tavrını göreceğiz.

Unutulmamalıdır ki, geçmişte mevzilenmiyoruz, geçmişte saflarımızı belirlemiyoruz, geçmişle mücadele etmiyoruz. Esas olan; bugün neredesiniz, hangi saftasınız, hangi mevzide hangi mücadeledesiniz… 

Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu Diğer Yazıları