Yazarlar

Bir sabah uyandınız ve Türkiye’yi yönetenlerden bir dizi sarsıcı açıklamalar yapıldığına şahit oldunuz. 

Açıklamada denilmektedir ki; ABD’ye ve diğer Batılı dostlarımıza, müttefiklerimize duyuruyor ki; yarında itibaren başta siz istemediğiniz için S-400 hava savunma sistemini almaktan vazgeçiyoruz. Hava savunma sisteminin yokluğunu sorun etmiyoruz. Herhangi bir saldırıda ne yaparız bilmiyoruz ama siz bizden daha iyi bilirsiniz ve sizden gelecek desteği bekleriz. NATO ülkesiyiz ve NATO’nun 5.maddesinde yazılı olan; ”NATO’nun bir üyesine yapılan saldırı tüm NATO’ya yapılmış sayılır” hükmünü bugüne kadar bizim için hiç işletmediniz ama olsun yine de siz ne isterseniz öyle olsun. Soğuk savaş döneminde ki gibi olsun. Tehdidin nereden geldiğini, bize kimin düşmanlık yaptığını siz belirleyin biz ona göre davranalım. Tehdit algılarını sizden ithal edelim. 

Buna göre Suriye’nin kuzeyindeki ısrarınızdan da vazgeçmeyin. PKK/PYD-YPG terör anatomisiyle olan ilişkinize devam edin. Suriye’nin kuzeyinden itibaren yapmak istediğiniz koridoru oluşturun. Bir parça bizi içeriye kapatmış gibi olacak ama olsun. Siz de bir gün belki insaf eder, bizi de düşünürsünüz. Ayrıca PYD-YPG’yi PKK’dan ayrı kabul etmemizi istiyorsunuz. Her ne kadar onlar açık açık biz biriz demelerine rağmen, siz bunları duymamamızı, görmememizi istiyorsunuz. Peki buna da göz yummaya razı oluyoruz. 

Her şeyin Doğu Akdeniz’de yeni enerji kaynaklarına dayalı egemenlik mücadelesiyle ilişki olduğunu görüyoruz. Uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı ısrarla, inatla, dirençle savunmak istiyoruz ama siz rahatsız oluyorsunuz ve sık sık maraza (affedersiniz ama) çıkarıyorsunuz. O vakit sizi üzmekten de vazgeçiyoruz. Ama bizi unutmamanızı da diliyoruz. 

Bu arada laf aramızda pek açıkça söylemediniz ama tavırlarınızdan anlıyoruz ki, savunma sanayiinde yerli ve milli hamlelerimizden de rahatsız oluyorsunuz. Eskinin silah pazarı kimliğimize özlem duyuyorsunuz. Hep silah pazarı olarak kalmamızı istiyorsunuz. Yerli İHA’lar, SİHA’lar canınızı sıkıyor. O vakit bizde buraya kadardı diyoruz. Daha fazla haddimizi aşmayalım da sevgili müttefiklerimizi üzmeyelim diyoruz. Unutmadan bu arada nükleer enerji santralı kurmaktan da, siz açıkça ifade etmeden önce vazgeçiyoruz. Çünkü biliyoruz mutlu olursunuz. 

FETÖ ihanet şebekesiyle mücadelemizi sonuna kadar, kılcal damarlara varana kadar bir virüs temizliği titizliğinde yapmak istiyoruz ama küresel ağını canlı ve diri tutmaya devam ediyorsunuz. Elebaşını koruyup kolmaya niyetlisiniz. Anlaşılan bu konuda da rahatsız oluyorsunuz. O vakit sizi daha fazla üzmeyelim. Bu mücadelede de sona gelelim ve bu haliyle sizin insafınıza bırakalım diyoruz. 

Unutmadan şunu da belirtelim; dolar siyasi olarak bizden ne istiyorsa olmuş bilin. Zaten buraya kadar yapacaklarımızı duyunca dolar da neşelenecektir. 

Ayrıca sözde Ermeni soykırım tasarılarıyla da bize mesajlar vermeye çalışıyorsunuz. Peki istediğiniz gibi olsun, boş verin tarihi gerçekleri, sahi soykırımın nasıl yapılacağını (kızmayın ama) sizden daha iyi bilecek değiliz ya. Dediğiniz olsun. Bunu da çok sorun yapmayacağız. 

Ne dersiniz? Kabul eder miyiz bu durumu? Kabul eder miyiz teslimiyeti? Asla. Esasen bugün Türkiye’yi yönetenlerde asla kabul etmeyiz diyorlar. Bin defa ölmek yerine bir defa ölmeyi deneriz ve ölmeyeceğimizi görürüz diyorlar. O zaman İstiklal yürüyüşü sürecek... 

Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu Diğer Yazıları