Yazarlar

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) içten içe kaynıyor. Minnesota’ da polis tarafından kameralar önünde vahşice katledilen Siyahi George Floyd’un ardından başlayan protestolar giderek artıyor, şiddet ve çatışma iklimine dönüşüyor. İç kaos hali, baskın karakter kazanıyor. Ordu şehirleri tahkim etmeye başlıyor. Eyaletler arasında benzer atmosfer giderek boyut kazanıyor. İçten içe biriken öfke dışa vurmaya devam ediyor.

Bu durum; bir türlü tam olarak çözülemeyen ırkçılığın, ötekileştirmenin, ayrımcılığın ağır yükünün sonucu. Üstelik tarihsel bir yük ve hiç eksilmiyor.

Yılların kanayan yarası olarak ırkçılık, ayrımcılık; belki kabuk bağlar gibi oluyor ama en ufak kaşımada yeniden kanamaya başlıyor.

ABD’de yaşayan yabancılar bilir. Yıllardır hiç eksilmeyen iklim, siyahlara karşı bakış açısıdır. İlk bakışta dışarıdan bakan olarak hemen anlamaya bilirsiniz ama derin de ki yeri öylesine güçlüdür ki, gündelik yaşamda bir anda karşınıza çıkabilir.

Teksas’ ta yaşadığım yıllarda (2000’li yıllar) bunu yaşadım, gözlemledim, üzülerek tanık oldum. İçten içe bitmeyen kin, nefret; her daim lanetlenmesi gereken ırkçılığın can suyu olmaya devam ediyor. İletişim tekniklerinin ve araçlarının geliştiği günümüzde bu içten içe işleyen lanetli iklim, şimdilerde çok daha görünür olmaya ve yayılarak kitlelere ulaşmaya başladı. Polis şiddetinde oransal ağırlığın daima siyahların aleyhine olduğu istatistiksel gerçeklik olarak biliniyor ama bu konuda yeterli önlemler alınamıyordu. Bugün de bu tablonun değişmediği anlaşılıyor.

Şayet bu denli büyük kitlesel tepkiler olmasaydı, vahşice cinayet işleyen polis korunup, kollanacaktı. Tıpkı öncekiler gibi. Zaten önce sadece görevden uzaklaştırıldı ve sonrasında tepkiler dinmeyince tutuklanmak zorunda kalındı.

ABD’nin bugün yaşadığı kaosun nedenine dair ana damar, hiç kuşkusuz ırkçılığın derindeki tortusunun dışa vurumudur. Ancak kaosun nedeni bununla sınırlı değildir. İçinde bulunulan salgın süreci de ana damarı katmerlemiştir. Sosyal devlet fonksiyonundan uzak, sadece parası olanın astronomik faturalarla sağlık hizmetinden yararlanabildiği, dayanışma, yardımlaşma ikliminden uzak, bireysel çıkarlarla baş başa bırakılmış toplumun üzerindeki vahşi kapitalist sistemin zorlayıcılığı da bugün yaşanılan sürecin bir başka ateşleyicisidir.

Ortada hem yapısal sorunlar, hem de dönemsel sorunlar var ve her ikisi de birbirini besleyerek, bugünkü kaosu büyütmüş durumda. Bu yüzden de tepkilerin kapsamı; siyahları, hispanikleri ve kendilerini sistemin mağduru kabul eden bazı beyazlarında içinde olduğu geniş bir kitleye dönüşmüş durumda.

Bu tablo ABD’nin toplumsal harcının sarsılmasına yol açıyor. O harç ki; çok kuvvetli olmayan, ABD rüyası ve çekiciliğiyle ayakta tutulmaya çalışılan, bireysel tatminle beslenen kırılgan bir harç durumdadır. Çok kuvvetli kültürel harmanlama yapılamamıştır. Eklektiktir ve iç içe geçerek, sentezlenememiştir. Bu durum, 50 eyaletli ABD’nin yumuşak karnıdır ve birliğine, bütünlüğüne yönelik riski daima büyüktür.

Salgın sürecinde ortaya çıkmıştır ki, bundan sonrası için birçok ülke, vatandaşının öncelikle sağlık ve gıda güvenliğini odaklanmalıdır ve ayrımsız yönetim anlayışıyla sosyal devlet niteliğini kuvvetlendirmelidir. Ayrıca küresel düzenin işleyişi de, küresel kurumların işlevi ve varlığı da aynı sorgulamaya tabidir.

Yeni dönemin beklentileri de, tepkileri de, çözümleri de farklılaşmıştır. ABD için asıl zorluk buradadır. Unutmayalım ki; siyasi tarih, büyük güçlerin düşüşü ve yükselişinin tarihidir.

NOT:

Kıymetli okuyucularım; bugün ABD’nin yaşadıklarının tarihten beri süregelen gerçekliğini en çarpıcı biçimde ortaya koyan bir sinema filmini izlemenizi tavsiye ediyorum. Yaşanmış bir hayat kesitinden uyarlanan film: Blackkklansman / Karanlıkla Karşı Karşıya…

Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu Diğer Yazıları