Yazarlar

Prof. Dr. Cevdet Erdöl

Prof. Dr. Cevdet Erdöl

Biz şahidiz, onlar şehit!

Sağlık profesyonelliği bir toplumun en steril vicdan ve hizmet mecrasıdır. Mukaddes bir zeminde insan unsuruna hadimiyet ile yola çıkan sağlık profesyonellerimiz en asgari ifade ile gönülden dua ve minneti sonuna kadar hak eden kahramanlardır.

“Kahramanlardır” ifadesini rastgele seçmedim.

Bu ifademin ete kemiğe bürünmüş halini 14 Mart 1919’da Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane’nin iki saat kulesi arasındaki balkona büyük bir Türk Bayrağı asarak Milli Mücadelenin fitilini ateşleyen öncü meslektaşlarımızda;

1915 yılında Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane’ye kaydolup kısa bir eğitimle bayrakları bayrak yapmak, bu toprakları vatan kılmak için dökülmüş kanların sahibi Mehmetlere şifa olmak için Çanakkale’ye gidip bir daha geri dönemeyen bıyıkları terlememiş tıbbiyelilerde;

15 Temmuz gecesi hain darbenin akamete uğratılması için canla başla çalışan ve darbecileri adeta neşterleriyle püskürten kahraman sağlıkçılarımızda görebilirsiniz.

Tıpkı pandemi imtihanında olduğu gibi!

Uluslararası Af Örgütü’nün araştırmasına göre tüm dünyada en az 7000’in üzerinde sağlık çalışanı COVID-19’a yakalanarak hayatını kaybetti.

Ülkemizde ise maalesef 60’a yakın sağlık çalışanımızı salgına kurban verdik. Yaklaşık 7500 sağlık çalışanımız da enfekte olmuş durumdadır.

Aylardır içinde bulunduğumuz Covid-19 imtihanıyla mücadelede mesai mefhumu gözetmeden mücadele eden sağlık profesyonellerimiz tüm şahsi ve mesleki eforlarını memleketin sıhhat ve selameti için harcamakta; günlerce ailelerini, gözbebeği evlatlarını, sıcacık yuvalarını göremeden, başlarını bir sedyeye dayayarak uyumaya çalışmakta, diğer bir yandan da virüsten korunmaya çalışmaktadırlar. Bu kutsal ve insan üstü mücadelenin orta yerinde, mental ve fiziksel olarak var olmaya çalışan meslektaşlarımızın hiçbir maddi değerle ölçülemeyecek ve tarihe “kahraman” olarak geçmelerine haklı olarak sebep olacak emek ve fedakârlıklarının toplum vicdanındaki karşılığı ulvi ve tahayyül edilemez bir kıymettedir. Dualarımızın ve müspet temennilerimizin en nadide yerinde olan bu abidevi şahsiyetler, mesleklerini icra ederken paylaştığım verilerde de görüleceği üzere virüs bulaşına maruz kalabilmektedirler.

Risk tablosunun kalbinde, adeta ateşten bir topu ellerinde tutan sağlık personelimiz kimi zaman karantina sonrası görevine koşuyor, kimi zaman kalıcı hasarlarla hayatlarına devam etmek durumunda kalıyor, kimi zaman ise sevdiklerine, sevenlerine ve dahi dünya hayatına veda ettikleri de maalesef ki vaki oluyordur.

Salgın başladığı zaman yaptığım bir açıklamada “Covid-19 pandemisine karşı başka canları müdafaa ederken kendi canını veren sağlık çalışanlarımızın şehit, tedavi sonrasında kalıcı hasarı olanların ise gazi sayılmalarının çok yerinde ve anlamlı bir karar olacağı kanaatindeyim.” İfadelerini kullanmıştım.

Evet aynı düşüncelerimi yine ve yeniden tekrarlamak ve çağrıda bulunmak istiyorum. “Kahraman sağlık çalışanlarımızı ve ailelerini taltif ve hem de bir hakkın teslimi olması adına; kalıcı hasarlı sağlık sorunları ile hayat mücadelesine devam eden kıymetlilerimizin gazi, hayata gözlerini yuman mukaddes sağlıkçılarımızın da şehit sayılmalarını önermekteyim.”

Manevi dinamiklerimizin rehberliğinde mücadele ettiğimiz Covid-19 imtihanı bizleri birbirimize gönülden, ama temassız bir şekilde sıkıca bağlarken, bu mücadele zincirinin en hassas halkası olan sağlık camiasının azimli ve aziz mensuplarına gazilik ve şehitlik unvanları vermek yeter mi? Elbette yetmez! Bu imtihan rüzgârının vatandaş halkası olarak bizler de üzerimize düşeni (maske, mesafe, hijyen) azami seviyede yapmalıyız. Tedbir ile ifa edilemeyen hiçbir sürecin sorumluluğundan kurtulamayız. Gazi ve şehit unvanlarının sağlık personelimiz için gerekliliğine nasıl kanaatim varsa her bir vatandaşımızın sorumlu bir “toplum memuru” olarak bu tabloyu şekillendirmesi gerekliliğine olan inanç ve temennim de o nispettedir.

Bu vesileyle tüm şehitlerimizi minnet ve rahmetle anıyorum. Mekanları cennet olsun. 

Prof. Dr. Cevdet Erdöl Diğer Yazıları