On sekiz yaşıma kadar İzmir’de yaşamış biri olarak, İzmir’in kışın kuru soğunu hatırladıkça hala içim titrer de böylesine yağmur pek yok hafızamda. Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Paneli’nin raporuna göre, gelecek yirmi yılda ısınma artışı durdurulamazsa iklim krizi, artık geri döndürülemez bir hal alacak. Yağmur maçın kendisi kadar konuşulmuşken, ben de fırsattan istifade bu küresel soruna bir ara pası atayım. Kritiğe nasıl başlamalı? Dün sahanın zeminin aşırı yağış nedeniyle ara pası vermeyi imkansızlaştırdı. Deplasman takımının olduğu kaleye atak yapan takımlar sağ kanadını kullanamadı.
Zemine uygun oyunu ilk yarım saat tutturan Göztepe, Galatasaray’ın bireysel hatalarından iki de pozisyon buldu. Ağır zeminde yaptıkları tempo sonucu yorulan İzmir’in sarı kırmızılıları, oyunun ritmini bir daha o seviyeye taşıyamadılar.
Galatasaray’ın ilk yarının son bölümünde Onyekuru’nun hızından yararlanarak sürüklediği ataklar dışında, maç boyunca hücumda pek bir şey üretemedi. Feghouli, etkisiz oynadığı maçta ilk yarıda arka direkte iyi vurabilse skoru daha erken lehine çevirebilirdi. Penaltıyı dışarı atan Borges, Göztepe’nin maçta düşen enerjisini neredeyse sıfırladı.
Galatasaraylı futbolcular, sahanın izin verdiği tek bölgede iyi ve hızlı paslaşarak geliştirdiği atakta Sinan’la tabelada öne geçti. Vasat bir oyun ortaya koymuşken, galibiyet için altın değerinde bir fırsattı. Sinan Gümüş taraftarın en çok eleştirdiği oyuncu, ancak iki haftadır attığı gollerle takımına hayat veriyor.
Olası bir puan kaybı, santrfor transferinin yapılamadığı ortamda krizi derinleştirebilirdi. Şimdi zor şartlarda çıkarılan üç puan zirve yarışında büyük moral olacak. Kesin! Ancak bu oyunda tek eksik santrforsuzluk değil.