Fatih Terim’in yavaş yavaş gelişiyoruz dediği ne varsa hepsini ortaya koyduğu bir maç oldu. Konya’da ev sahibi gibi oynadılar; hatta Florya’da olduklarından bile rahatlardı. Topa sahip olup, oyuncularının hızından faydalanarak Konyaspor’un meşhur disiplinli oyununu arızaya uğratmayı denediler. Başardılar da. Yenilenen sol kanatlarından iki harika paşa, ceza sahasında harika iki forvet vuruşu geldi. Falcao’nun kariyerindeki hücum agresifl iğinin yerinde artık yeller esiyor. Fiziği eskisi gibi değil. Ancak mihrap yerinde. Geçen hafta attığı imza golünün üzerine tertemiz üst düzey santrfor vuruşuyla takımını Konya’da öne geçirdi. Önce Ömer, sonra Sarachi, orta yapmadılar pas attılar. Sezonun ikinci yarısında en büyük fark bu ve forvet arkasındaki Emre Akbaba. Emre’nin gollerden sonraki yüzü, on puan gerideki takımın taraftarına umut oluyor. Konyaspor tarafından bakınca rakibin agresifl iği planlarını bozmuş mudur? Sanmam. Bunu ikinci yarıdaki oyunlarına bakarak söylüyorum. Sahaya iyi yerleşip topun arkasına geçerek, topu kullanan Galatasaray’dan kaptıkları ile kontra atak peşinde koştukları ilk yarı; kendi işlerini zorlaştırmaktan öteye gitmediler. Rakibinin zaafl arına odaklanıp oynamak yerine, rakibin güçlü yanlarını durdurmaya odaklandıkları 45 dakikada varlık gösteremediler. Galatasaray bu sezon kalan tüm maçlarını kazansa 78 puan toplar. Şampiyonluğun 69-72 puan bandında olacağını varsaysak; kredisi hayli az bir takım olarak, ip üzerinde yürüyen cambaza benziyor. Hataya tahammülleri yok. Sezonun ilk yarısında 1 puan çıkardıkları iki maçtan 6 puan çıkması, Emre’nin gol sevincindeki gülümsemesi gibi taze tutuyor.