Yazarlar

Mustafa Kartoğlu

Mustafa Kartoğlu

mustafa.kartoglu@aksam.com.tr

YPG'li ‘bumerang terörist' ABD'ye döndü

ABD’de Haziran 2020’de siyahi George Floyd’un polis tarafından öldürülmesinin ardından Seattle kentinde belediye binası işgal edildi, meclis binasına ‘Seattle Otonom Bölgesi’ tabelası asıldı. Başkan Trump, işgalci gruba ‘iç terörist’, buna yol veren demokrat yerel hükümete ‘radikal solcu demokratlar’ dedi.

Sonra 6 Ocak 2021’de, kendisinin yönlendirdiği ‘radikal cumhuriyetçiler’ Kongre binasını işgal etti, 5 kişi öldü.

Demokratlar da onları aynı hız ve kolaylıkla ‘terörist’ ve ‘darbeci’ ilan etti.

Gerçekçi olmak gerekirse, iki tarafta da terörist ve darbeci yoktu.

‘Kendisini yasaların yerine koyan’ ve ‘meydanı boş bulanlar’ vardı.

Bu yüzden iki işgal de başladığı hızla bitti.

Ama ‘yol’ oldu...

Şimdi ‘terör’e ve ‘darbe’ye dönüşme olasılığı var.

Şimdi 20 Ocak’taki başkanlık devir tesliminde radikal cumhuriyetçi ‘terörist’lerin ‘organize silahlı eylemleri’nden korkuluyor, başta Washington olmak üzere şehir merkezlerine asker yığınağı yapılıyor.

Yetmiyor, askerlerin aralarında da ‘aşırı’lar olup olmadığı araştırılıyor.

Aynı şekilde, ‘onlar ancak silahla durdurulabilir’ diyen -Trump’ın ifadesiyle- radikal solcu/demokrat ‘teröristler’den de endişe ediliyor.

Kulağa hâlâ ‘saçma’ geliyor olsa da bu ‘açık ve yakın’ bir tehdit.

Florida’da, yerel meclisi işgal girişiminde bulunan radikal cumhuriyetçileri ‘silahla durdurmaya’ hazırlanırken yakalanan ‘devrimci’ Daniel Baker’in hikayesi buna iyi bir örnek.

FBI, Baker’in Seattle’daki işgal grubuna katılmak istediğini, ancak onları ‘yeterince devrimci bulmadığı’ için kendi silahlı grubunu oluşturmaya çalıştığını açıkladı.

Baker’in bir ‘yalnız kurt’ olmadığını düşünmek için yeterince sebep var.

Trump’ın Seattle’daki protestoları şiddete dönüştürmekten sorumlu tutarak ‘terör örgütü’ dediği radikal sol ANTIFA üyelerinin Suriye’de PKK/YPG kamplarında eğitim aldığı medyada yer almıştı.

Baker de Suriye’den dönmüş bir YPG teröristi!

Sadece YPG’liler mi?

Başka ülkelere ‘demokrasi getirmek’ (!) için kirli savaşların içinde olmuş eski askerler bu kez ‘ABD demokrasisini korumak’ (!) için en iyi bildikleri işi yapmaya soyunabilir.

ABD’de, iki tarafa da yetecek kadar ‘eski asker’ ve ‘silaha serbest erişim’ var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllardır Washington’ı ve Brüksel’i ‘bumerang teröristler’ için uyarırken uyuyanlar, bu alarm ziliyle de uyanmazsa herkesin işi zor...

Cumhurbaşkanı’nın bu konuda ‘da’ haklı çıkmaktan mutlu olmadığını söylemek için kâhin olmak gerekmez.

Geleceğe dair endişelerinde de haklı çıkmaması için henüz vakit var...

ABD ‘buyruk’ları ABD’ye zarar veriyor

Türkiye’ye Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri aldığı için Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası (CAATSA) kapsamında yaptırım uygulayan ABD, şimdi Hindistan’la uğraşıyor.

Türkiye için “NATO sistemleriyle uyumlu değil” ve “F-35 savaş uçaklarının sırlarını çözebilir” gerekçeleri öne sürülmüştü.

Hindistan NATO üyesi değil, F-35 uçağı da yok.

Ama yaptırım var!

Hindistan, 2019’da anlaşmasını imzaladığı 5.5 milyar dolarlık 5 adet S-400’ü bu yıl sonunda alacak.

Hindistan Dışişleri Bakanlığı, “Hindistan ABD ile stratejik ortak. Rusya ile de özel ve ayrıcalıklı bir ortaklığı var. Dış politikamız bağımsızdır ve buna savunma da dahil” dedi.

ABD’nin Yeni Delhi Büyükelçiliği ise “CAATSA’nın istisnaları veya ülkelere yönelik muafiyetleri yok” açıklaması yaptı.

ABD’nin ‘dediğimi yapmazsan...’ diye başlayan politikaları, giderek dost ve müttefiklerini uzaklaştırıyor.

Bölgesel politikalarda başlayan bu uzaklaşma, ticarete de yansımaya başladı. Dünyada bir süredir ‘dolar’dan da uzaklaşma var ve ABD’nin attığı her adım bunu hızlandırıyor.

ABD, kendi içindeki ‘darbe’ ve ‘terör’ diye nitelenen girişimlerle yüzleşiyor.

‘Ters-dolarizasyon’la yakın gelecekte ekonomik sorunlarla da yüzleşirse, 2008’deki finans krizindeki gibi sadece ‘sivil protestolarla’ karşılaşmayacak.

Artık kendi içinde siyasal karşıtlığa dayalı organize ve üstelik ‘silahlı’ güçler var...

Bu uçuruma giden sürecin tek ilacı, ABD’nin ‘küresel kanun koyucu’ olmadığı, ‘işine gelen terörist’in müttefik yapılmadığı, iç işlerinde ‘anti-siyaset’le ‘demokratik mekanizmaların’ aşındırılmadığı yeni bir dünya düzeni oluşması.

Türkiye’nin yıllardır haykırdığı bu.

Umarım ABD ve Avrupa’da yeni liderliklerle bu ‘akıl’ devreye girer.

Almanya ile yeni dönem

Almanya’da, Başbakan Angela Merkel’in olası halefi belli oldu: Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin (CDU) yeni lideri Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet Başbakanı Armin Laschet.

Alman medyası, onu “Türklerin Armin’i” diye tanımlıyor.

Laschet, Merkel’in sıkı bir destekçisiydi, bu politikaları ‘geliştirerek’ sürdürmesi bekleniyor.

Laschet, CDU kongresinde, ‘madenci’ babasına atıfla şöyle dedi: “Güveni babamdan öğrendim. Bana, ‘yerin bin metre altında, sıcak ve karanlıkta çalışırken kimin nereden geldiğinin, dini, ırkı ve nasıl göründüğünün hiçbir önemi olmadığını; önemli olanın yanındakine güven duymak olduğunu öğretti. Bizi ayakta da tutan bu güvendir.”

Baba Laschet’in madenlerde epey bir Türk arkadaşı olması büyük olasılık.

‘Güven’ vurgusu, Laschet’in “Türkiye’ye daha önce verilmiş sözlerin tutulması”na dair görüşlerini de açıklıyor.

Kanımca, olası yeni Şansölye, 29 Ekim 2018’de Köln’de bizzat görüştüğü Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Türk-Alman ilişkilerinde ‘güven’e dayalı tarihi bir dönemi başlatabilir. 

Mustafa Kartoğlu Diğer Yazıları