Yazarlar

Mustafa Kartoğlu

Mustafa Kartoğlu

mustafa.kartoglu@aksam.com.tr

Ya bir de yangına körükle gelenleriniz, uzaktan davul çalanlarınız olsa...

Barack Obama yaşlanmış.

Hepimiz yaşlandık elbette.

Ama Obama, bizden farklı olarak dünyanın gündeminde 8 yıl geçirdi.

Konum, onun yaşlanması değil.

Söyledikleri.

Donald Trump’a karşı canhıraş bir seçim kampanyası yürüttü ABD’li Demokrat Partililer...

Trump’ın seçimlerde usulsüzlük, hile, komplo iddiaları ve seçim sonuçlarının hâlâ kesinleşmemiş olmasının getirdiği rahatsızlığını ifade etmiş Obama.

Demiş ki;

“Gerçeğin etkisizleştirilmesi ve çılgın komplo teorilerinden bir seçimde kurtulamayız. Çılgın komplo teorileri kültürünün yarattığı tahribatı gidermek için büyük çaba göstermek gerekecek.”

“İnternet üzerinden yayılan yalan ve yanlış bilgiler ile gerçeğin etkisizleştirilmesinin bunda rolü var”

“Sektör içi (internet sektörü) yasal düzenlemeler ve kriterler getirilmesi gerekecek. Doğrusu anlaşılana kadar, yalanlar dünyayı dolaşmış oluyor.”

“Kutuplaşan bir ulusu yeniden bir araya getirmek, sadece politikacıların kararlarıyla gerçekleşmez; aynı zamanda yapısal değişimi, insanların birbirini dinlemesini ve sorunların nasıl çözüleceğini tartışmadan önce bir dizi temel gerçek üzerinde hemfikir olmaları gerekir.”

Obama’nın bu tespit, şikayet ve ‘interneti zapturapt altına alma’ önerilerine neden olan şeyler ABD’deki seçim sürecinde yaşandı.

Bir de, ABD’deki seçimi Türkiye ve Avrupa’dan sivil gözlemciler; parlamento heyetleri, siyaset bilimciler, anketçiler, TV kanalları, yorumcuları izlemiş olsa;

Obama’nın şikayet ettiği komplo teorilerini ABD ana akım medyası üzerinden ABD vatandaşlarına ‘ciddi ciddi’ anlatsa;

‘Amerikan demokrasisi’ üzerine ahkam kesen raporlar yayımlasa;

Kendi ülkelerini, ‘ABD demokrasisini desteklemek’ adına ABD seçim sisteminden ‘kaygı duymaya’ çağırsa...

Obama’nın bahsettiği ‘kutuplaşma’ ve ‘internette dolaşan yalanlar’ daha ne kadar büyürdü?

***

Bunların hepsi ve daha fazlası Türkiye’ye ‘karşı’ yapıldı.

ABD’li kişi ve kuruluşlar da yaptı bunu, Avrupalılar da...

Ama başka demokrasileri aşağılayanlar, ‘demokrasiyi destekleme’ kılıfı altında ‘kutuplaşmayı’ artıranlar bugün aynı sorunlarla karşı karşıya kaldı.

Sıkça söylerim; ‘biz de şahane değiliz’...

Ama şahane bir fırsatımız var.

‘İleri demokrasiler’ gerilemeye başladı. Fırsat, ‘geride aynı düzeye gelmek’ değil, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son günlerde ‘yeniden’ vurguladığı ‘ileri adımlarla’ yeni bir ‘ileri demokrasi örneği’ ortaya koymaktır.

Türkiye’nin mirasçısı olduğu 2 bin yıllık tarih ve yönetim deneyimi sadece bu ‘kabiliyeti’ vermiyor, ‘sorumluluğu’ da veriyor.

Bunu yapacak irade de yüz yıl sonra ‘yeniden’ var...

AHMET ABİ’Yİ UĞURLARKEN...

İnşallah, dünyadan daha iyi bir yere uğurladık.

Onun için, sevdiklerimiz ve kendimiz için duamız bu.

***

Ölümden öte gerçek yok.

Öleceğini bilerek yaşayan tek canlı türü insan.

Allah, “Her canlı ölümü tadacaktır” uyarısıyla, bizi korkutmaktan çok sevdiği için korumayı murat eder, kanımca.

Her ölüme tanık olduğumuzda, O’nun sevgisine, rızasına aykırı yaptıklarımızdan pişmanlık duymamız bundandır.

Her cenazede tövbe etmemiz...

Gidenlerin ardından ‘keşke’lerimiz, gidenlerin geride kalanlar için ‘keşke’leri...

***

Ahmet Abi, edebiyatçı diliyle her çevreden ‘anlaştığı’ kişiler edindi.

Bazıları bilinmez, -ki şaşırtıcıdır...

Gazeteci diliyle çok kavgalar verdi, kızdırdı, küstürdü de...

Ama her çevreden ‘temsilen’ dostları vardı Eyüp Sultan’da.

Gazetelerdeki, sosyal medyadaki mesajlarda...

En çok eleştirdiği CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun çelengini gördüm, çelenklerin arasında.

Bir kardeşi ve meslektaşı olarak teşekkür ederim.

Yazılarını bir kez daha okuyanlar, eleştirdiklerini ‘daha kötü olsunlar’ diye değil, ‘farkına varsınlar’ diye düşünmeye davet ettiğini göreceklerdir.

O çelengi, bu anlamda bir ‘saygı’ ifadesi olarak görüyorum.

***

Bir dostum, yıllar önce, bir cenaze töreninden sonra bana “Hayatta başka gerçek yok. Ben artık kırgınlıklarımı tamir etmeye çalışacağım” demişti.

Hem kendi kırgınlıklarını hem kırdıklarını...

Yazık ki bunu ‘yapmak’ konusunda yeterince dirayetli değiliz.

Bir ölümden alınacak en büyük ders bu.

Hele hele, bırakın sevdiklerine sarılmaya, sevdiklerini uğurlamaya bile mani olan salgın hastalığın gölgesinde dostlukların kıymeti daha güçlü hissediliyor.

Gidenin kalanlara, kalanların gidene karşı kırgınlıklarını tamir etmek için vakti olmayabilir.

Henüz vaktimiz varken...

Mustafa Kartoğlu Diğer Yazıları