Yazarlar

Mustafa Kartoğlu

Mustafa Kartoğlu

mustafa.kartoğlu@aksam.com.tr

Başkan Trump, dini lider Mike Pence ve mollalar heyeti

Bazen, ‘anlaşamamaları ile maruf’ iki kişinin aslında ‘ne kadar birbirine benzediğini’ fark edersiniz. 

Sanırım bazı ‘devletler’ için de geçerli bu. 

İran’la İsrail’i benzetirim mesela. 

İsrail ‘İran tehdidi’ni gösterip çevresini işgal eder; İran işgale karşı çıkar, kendisi yayılır. 

Son gelişmelerde, İran’la ABD arasında da bir benzerlik dikkatimi çekiyor.

***

ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, -emsalleri düşünüldüğünde- Türkiye’ye yakın sayılabilecek düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi’nde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi almasına karşılık 3 tehdit sıraladı: 

- F-35 programından çıkarılmak. 

- NATO’da kalmak veya kalmamak. 

- F-35 tedarikçisi Türk şirketlerinden ürün almamak. 

Ve ekledi, “Biz de boş boş oturmayacağız.” 

Pence’a, Türk mevkidaşı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay da aynı dilden cevap verdi: “ABD artık karar vermeli. Türkiye’nin müttefiki olarak mı kalacak, yoksa terör örgütleriyle el ele vermek suretiyle düşmanlarımıza karşı bizi zor durumda bırakıp dostluğumuzu riske mi edecek?” 

***

‘Trump Gerçekleri’ kitabının yazarı Santino D’Antonio’nun ‘Gölge Başkan Pence Gerçekleri’ adlı bir kitabı daha var. D’Antonio, “Pence, liseyi bitirdiğinde ABD Başkanı olmaya karar vermişti bile… Çünkü Tanrı’nın ondan Başkan yardımcısı olmasını ve Başkanlık koltuğunu devralacak kişi olarak beklemesini istediğini düşünüyor” diyor. 

Pence’in konuşma yaptığı kuruluşun dergisi The Atlantic’in Ocak/Şubat 2018 sayısındaki McKay Coppins imzalı makalede de bunun ayrıntıları var. 

Okulda etkisiz ve pek de başarılı sayılamayacak bir öğrenciyken ‘hitabet’ yeteneğini fark etmiş. Bunu ‘dindarlıkla’ birleştirerek önce okuldakı ‘Hıristiyan kardeşlik grubu’nun başkanı olmuş, ardından “Tanrı’nın kendisi için bir planı olduğu” düşüncesiyle politikaya atılmış. 

Yazıda, Trump’ın inanç danışmanlarından Richard Land’ın şu sözlerine yer veriliyor: “Evanjelist bir politikacıda istediğimiz şeyin 24 ayar altının modeli. Hıristiyan dünya görüşünü devlet politikasına taşımak konusunda daha tutarlı kimseyi tanımıyorum.” 

Arkadaşı Ralph Reed’in görüşü daha ileri düzeyde: “Mike, Tanrı’nın egemenliğine inanıyor ve Tanrı’nın onun için bir planı olduğunu biliyor.” 

Pence de bunları saklamıyor zaten. 2002’de verdiği bir röportajda, “İsrail’e olan desteğim büyük ölçüde kişisel inancımdan kaynaklanıyor” demişti. 

ABD’deki ‘sol’ mahallelerde, Pence’in bu köktenci inancının onu “Trump’tan daha tehlikeli bir başkan haline getireceği” endişesi de bu yüzden.

***

Ne dersiniz, Beyaz Saray’ın gölgesinde bir 'ruhani lider' ve  ‘mollalar heyeti’ var gibi görünmüyor mu? 

Belki, bu benzerliklerin politikaya yansımasına da bakmak lazım.  

Mustafa Kartoğlu Diğer Yazıları