Yazarlar

Dünya özellikle de bölgemiz dev bir satranç tahtasına dönüşmüş durumda. Sahada yaşanan silahlı çatışmaların, köşe kapmacaların yanında diplomasi alanında da sürekli yeni hamleler geliyor. Kartlar sürekli karılıyor, ortaya yeni ittifaklar çıkıyor.  

Mesela, 2 ay öncesine kadar savaşın eşiğine gelen Kuzey Kore ile Güney Kore tarihlerinde hiç olmadığı kadar birbirlerine yakınlaşıyor. 

Mesela, Katar ile Suudi Arabistan’ın yolları ayrılırken, Riyad yönetimi İsrail’in yanında konumlanabiliyor.  

Mesela, İngiltere geleneksel müttefiki ABD’nin Suriye politikalarına karşı temkinli yaklaşırken, hiç ortalıkta gözükmeyen Fransa rol kapma yarışına girişebiliyor.  

Zaten uluslararası ilişkiler ve diplomasi dediğimiz de bu değil mi zaten? 

Bu girişi neden mi yaptım?  

Geçtiğimiz hafta Almanya ile Türkiye arasındaki temasın malum çevrelerde yarattığı ruh haline dikat çekmek için... 

Aynı çevreler bir dönem “Tek dostumuz kalmadı, herkesle kavgalıyız” yaygarası koparıyordu.  

Şimdi ise “Yine geri adım atıldı” havasındalar. 

Benzer koro, uçak krizi sonrası Rusya’yla normalleşme sürecine girilirken de sahneye çıkmış aynı kronolojiyle aynı tepkileri vermişti.  

ABD’nin Afrin operasyonu sonrası üst düzey isimlerinin Ankara’ya yaptığı ziyaretler ve sonrasında yapılan açıklamalara da aynı gözlükle bakıyorlar. 

Yani ne istiyorsunuz? 

El oğlu ulusal çıkarları için sürekli kartları yeniden kararken, Türkiye yerinde mi saysın! 

Ya da neden bu tarz ilişkilerde hep kafa “Ankara’nın taviz verdiği” tezine çalışıyor... 

Uluslararası ilişkilerde ebedi düşmanlıklar/kavgalar olmayacağını aslında onlar da çok iyi biliyor.  

Ve konu her meselede olduğu gibi yine milli olma noktasında gelip, tıkanıyor! 

Yani meselelere milli bir gözlükle bakamayınca başlık ne olursa olsun bu içine düştükleri açmazdan kurtulamıyorlar...

Murat Kelkitlioğlu Diğer Yazıları