Yazarlar

Sekülarizmin birçok tanımı var. Daniel Bell’e göre sekülerleşme kavramı dinin, kamusal alan üzerinde kurumsal otoritesinin daralması; yani sadece kendi takipçileri üzerinde otorite sağlayabileceği daha özel bir alana çekilmesi, devletin veya toplumun diğer kesimleri üzerindeki mutlak otoritesinin kaybetmesi anlamına geliyordu. 

***

Charles Taylor’a göreyse, Tanrı’ya inanmamanın akla bile gelemeyeceği bir toplumsal durumdan, Tanrı’ya inanmanın seçeneklerden sadece birine indirgendiği toplumlar sekülerleşmiştir. 

***

Kamusal alandan kendi özel alanına çekilme ölçüt ise (Bell) Türkiye oldukça sekülerleşmiş bir toplumdur. Taylor’un ölçütüne göreyse, Beyaz Türkler sekülerleşmiş, muhafzakarlar sekülerleşmemiştir. Yani dörtte bir oranında bir sekülerleşme söz konusudur. 

***

Şimdi aşağı yukarı böyle bir toplumda yaşarken, geçen günlerde LGBT ve tam sekülerleşmiş kesimlerin peşinden gittiği bir Hutbe tartışması yaşandı. 

***

Hutbe’de cinsiyetler ile ilgili cemaate içkin kurallar anlatılıyor ve tabii ki bu kurallara uyma çağrısı yapılıyordu. İslam üçüncü cinse, toplumsal cinsiyete, cinsiyet seçme özgürlüğü gibi şeylere karşıydı. 

***

Karşı kampanya bunun ayrımcılık, hedef gösterme, nefret suçu olarak yaftaladı. Dikkati çekmek istediğim şey, sekülerliğin temel kuralının bile ötesine geçerek, dinin sadece kendi takipçileri üzerinde otorite sağlaması hududunu da ihlal ediyor, takipçilerine Kuran’a tezat başka normlar dayatılıyordu. 

***

Ben bir dine müntesip olmayanlara norm dayatılmasına şiddetle karşıyım. Bu davranışlar korkunç sonuçlar üretmiştir. Batı bununla mücadele edeyim derken, sekülerleşmenin makul sınırları aşılmış, inancın aleyhine radikalleşmiş, sekülerizm Kilise’yi teslim almıştır. LGBT, feminizm vd. Batı’da bu konuda koçbaşı olarak kullanılmıştır. 

***

Şimdi bunun aynısını şu hutbe olayında işaretini verdiği gibi, Türkiye’de yapmaya çalışıyorlar. Sizin kendi özel alanınızda neye nasıl inandığınızı da dizayn etmeye, onu yaftalamaya, mahkum etmeye, gözden düşürmeye çalışmaktalar. 

***

Her şeyi medeni bir şekilde tartışabiliriz. Ama kimse kimseye belaltı yöntemlerle norm dayatmamalıdır. Din adına norma dayatmak ne kadar yobazlık ise, LGBT veya başka bir şey adına norm dayatmak da o derece yobazlıktır. 

Markar Esayan Diğer Yazıları