Yazarlar

Markar Esayan

Markar Esayan

markar.esayan@aksam.com.tr

Bu sesin etrafında birleşelim...

Markar Esayan tüm yazıları

Evvelki gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan BM zirvesinde tarihi bir konuşma daha yaptı. Bu “tarihi” sözcüğü çok eskitildi ama gerçekten de dünkü konuşma kelimenin tam hakkını veriyordu. Sadece bizlerin değil, tüm dünya mazlumlarının duygu ve düşüncelerinin Sayın Erdoğan tarafından güçlü şekilde aktarıldığını gördük. Siyaset bir temsil makamı ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan aldığı/alamadığı her oyun hakkını verdi. Hatta bunun da ötesine geçerek dünya mazlumları adına konuştu.

***

Öte yandan Başkan sadece delegelere değil dünya halklarına seslendi. “Söylenmemesi gereken” her şeyi söyledi. Bunu ABD’nin kalbinde, BM kürsüsünden yaptı. Aylan Bebek, Mursi, Kaşıkçı, Filistin, Arakan, Suriye, İsrail işgali, nükleer çarpıklık, Kıbrıs, İslamofobi/ırkçılık, Doğu Akdeniz ve BM’nin adaletsiz yapısı üzerine dünyanın kulak tıkadığı ne varsa fotoğraflarıyla birlikte seslendirdi. Öyle ki, kamuoyları devletlerinin ayıplarını, işledikleri suçları görsün.

***

Herhalde bir devrimcinin hayalinde bile göremeyeceği dik duruş ancak böyle olurdu. Eğer mesele emperyalizme karşı mücadele, yoksulun, mazlumun hakkını savunmak ise, adalet arayışındaki her kesimin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çabasını alkışlaması, desteklemesi gerekir.

***

Bu konuşmanın çerçevesi ve içeriği, ülkemizin yol haritası olmalı, her kesimden siyasetçi bu çerçeveyi takip etmelidir. Bu çerçeve, Türkiye, bölge, dünya için kazan-kazan formülünü içerdiği kadar, adildir, ahlakidir ve Türkiye’nin bekası için de olmazsa olmazdır. İdeolojisi, meşrebi ne olursa olsun, hiçbir yurtsever demokratın bu konuşmaya itirazı olmaz diye düşünüyorum. 

O zaman neden bu konuşmanın ortaya koyduğu zihniyetin etrafında birlik olmayalım?

***

Öte yandan aynı gün, ABD’nin 100 milyar dolarlık ticaret anlaşması teklifi de medyaya yansıdı. Bu “havucun” koşulu şüphesiz S-400’lerin kullanılmaması idi. Metinde adı geçmese de, bu teklif Türkiye’nin Fırat’ın Doğusu noktasında oyalama taktiğinin bir devamı olarak görülüyor. Türkiye’ye “sopa” işlemediği görüldüğünden, şimdi “havuç” taktiğine başvuruluyor. Ancak ister sopa, ister havuç olsun, amaç aynıdır. Ankara her iki yöntemi de reddeder; çünkü Türkiye bir muz cumhuriyeti değildir. 

Markar Esayan Diğer Yazıları