Futbol bizim çocukluk sevdamızdı. Çoğunlukla pili zayıflamış Grundig radyomuza kulaklarımızı dayardık... "Burası Ankara, İstanbul, İzmir...." diye başlayan ve "Şimdi Türkiye Birinci Ligi futbol karşılaşmalarının naklen yayınına geçiyoruz" anonsuyla devam eden o ses hala kulaklarımda.
O yıllar en çok Doğan Yıldız'ın maç anlatmasını severdim. 23 Nisan şiiri okuyan çocuklar gibi coşkuluydu. Rahmetli Necati Karakaya'ya bağlanınca 'Gol' anonsunu duyana kadar mide krampı geçirmeniz garantiydi... Allah sağlık versin bir de hepinizin malumu Orhan Ayhan abimiz...
İşte Fırtına'nın Türkiye'yi kasıp kavurduğu yıllardı o zamanlar. Merkez, "Şimdi mikrofonlarımız Trabzon'da" dediği zaman ya Ali Kemal ya da Necmi'nin golüyle hep önde olurdu Trabzonspor...
En son Güngör'ün ortasında Dobi Hasan'ın attığı golle Fenerbahçe'yi İstanbul'da mağlup edip, şampiyonluk kupasını kucaklayan Trabzonspor fotoğrafı var gözümün önünde.
Trabzon'dan dalga dalga yayılmıştı Trabzonspor sevdası bütün Türkiye'ye. Zira bu Anadolu insanı için futbol başarısından çok, İstanbul'un 3 yiğidine karşı bir meydan okuyuştu. Paraya karşı inancın, güce karşı adaletin, otoriteye karşı direnişin simgesi olmuştu Trabzonspor. Yeni bir 'Köroğlu' efsanesi gibiydi.
İşte bu yüzden Ahmet Suat Özyacı'nın kasketi önemliydi...Yiğitlik, mertlik, çalışkanlık, cömertlik, dürüstlük, misafirperverlik, alçak gönüllülük, doğruluk erdemlerini temsil eden 8 köşeli kasket bu sezon Abdullah Avcı ile yeniden ortaya çıkınca, o günden bugüne iyi bir köprü kuruldu
İlmek ilmek, nakış nakış şampiyonluk örüldü. Emeği geçen herkese kocaman alkış... Ama daha önemlisi futbola geri dönen 'Kasket' çok değerli. Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı.... Hepimiz o kasketin '8 köşesi'ne '4 elle' sarılmalıyız. Dünkü mücadelesiyle Antalyaspor'un da 8 köşe kasketi hak ettiğini söylemeliyiz.