Beşiktaş'a rahat batıyor. Resmen olmasa da 'Fikren küme düşmüş' Adanaspor karşısında bu kadar dağınık ve 'Kendini inkar eden' bir Beşiktaş beklemiyordum.
Şenol Güneş'in, '4 puan fark şımarıklığı' diye yorumlamaktan başka bir izah bulmakta çaresiz kalacağım macera arayışı, Beşiktaş'ı şirazesinden çıkartmıştı.
Bunca yılın hocası, Şenol Hoca orta sahaya futbolcu yığmakla, hakimiyet kurulamayacağını bilmez mi? Bilir elbet... Kartal'ın kanatsız uçamayacağını bilmez mi? Bilir elbet… Peki o zaman, bu hal ne haldir?
Şampiyonluk yolunda bu kadar kritik bir maça çıkarken, 'Ya tutarsa' muamması ile heba edilen 45 dakika sonunda Quaresma girdi, görüntü değişti. Oyun kanatlara yayılınca orta sahadaki sıkışıklık aşıldı, pas trafiği normale döndü. Ama çıkacak adam Atiba değil, Tolgay olmalıydı. Belki benim bilmediğim bir sebep vardır.
Tolgay yetenekli bir oyuncu. Ama takımın işleyen dişlilerinden biri haline gelememiş. Bağlamadaki 'Bam' teli gibi, sırıtan bir tınısı var. Yerinde dokununca melodiyi tamamlıyor, olur olmaz kullanıldığında sırıtıyor. 'Akşam voltasına çıkmış mahallenin delikanlısı' edasıyla Adanaspor defansını geçtiği pozisyonda, onun hüneri kadar rakibin gafletinin payı bulunduğunu da not edelim.
Kötülerden söz ederken şu acı gerçeği de vurgulamam gerekir ki; Atınç ve Tosic bu takımın oyuncusu değil. Ne stoperde ne de bekte Tosic, hedeflere uygun bir kapasite gösteremiyor. Dünkü golü atması bile onu kurtarmaz. Eğer Beşiktaş daha büyük hayaller kuracaksa, kulübesinde de bu hayallere uygun alternatifler bulundurmalı. Aynı şey Atınç için de geçerli. 'Mitrovic'i arattı' desem abartmış olmam. Tam da ben bunları yazarken Şenol Hoca da onu kenara çekti, Adriano'yu sahaya sürdü.
Takım gerçek kimliğine büründü, zor da olsa 3 puanı alıp, şampiyonluk vizesini cebine koydu. Ama rehavet felaket getirir, bunu da kulak arkası etmeyelim.