Böyle maçları en iyi, izleyenler oynar. Dilin kemiği olmadığı gibi, 'Öyle olsa, böyle olsa' yorumlarının da nasılsa tabelayı değiştirme ihtimali yoktur. Benim fikrimi sorarsanız böyle maçlarda 'Ver coşkuyu' derim. Ama coşku mu akıl mı bu durumlarda tabelaya artı yazar, kestirmek zor.
Beşiktaş'ın dün maça girerken ikincisini, yani aklı tercih ettiğini gördük. Ancak onun da dozunu ayarlayamadılar. Akıldan, paniğe evrilen bir kaygan zemin, bir bozuk ritim göze çarpıyordu ilk 15 dakikada. Buradaki 'iç huzursuzluğun' ne kadarının doğal, ne kadarının suni (!) olduğunu kestirmek zor.
Quaresma'nın derdi ne anlayamadım. İlk yarıda kendini oyundan attırmak için her şeyi yaptı. Jorquera'nın sırtını tekmeledi, Bilal'e bastı isabet ettiremedi, Kubilay'da hakeme yakalandı.
Bursaspor'da da Bilal Kısa, çok uzun boylu faullere rağmen oyunda kalmayı başaranlardandı. Oğuzhan'a yapıştırdığı tekmede sarı görmeden kurtuldu, 4 dakika sonra benzer hareketten sarı gördü. Bir de Sivok'un son adam durumundaki Aboubakar'a yaptığı faulde sarıyla kurtulması var ki, tartışılır.
Tabi bir de Bursasporlular'ın sahaya yabancı madde yağdırdığı 33. dakikada var. İsim vermek istemem ama bir başka takım olsaydı Beşiktaş'ın yerinde bu maç yarıda kalır, 3 puan hükmen gelirdi. Ama 'Efendi Beşiktaş' maçın oynanmaması için değil, oynanması için gayret gösterdi. Bence gecenin en fazla alkışlanacak olayı da bu iyi niyetti.
Cenap Şehabettin, "Kuzusuna kıyamayan, kebap yiyemez" der. Böyle maçlarda da bazen kebap yemek için kuzuyu gözden çıkartmak gerekir. Şenol Hoca da ikinci yarı 'çoşkuyu', 'aklın' önüne koydu. Zincirlerini kıran Kartal'ın ablukası, 'Böyle Güneş'e kar dayanmaz' havasına soktu oyuncuları. Cenk'in girmesiyle coşkuyu, tabelaya yansıtma ihtimali de güçlendi.
Golcünün halinden, golcü anlar. Aboubakar öyle 'ince ayar' bir asist yaptı ki biraz daha şiddetli ya da yavaş olsa gol perdesini açmak imkansız olabilirdi. Tam kıvamındaydı, Cenk de şampiyonluk kapısını araladı. Umarım bu tabloyu 'Baba Tosun (!)' görmüştür ve söylediklerinden pişman olmuştur.