Yazarlar

Hüseyin Besli tüm yazıları

“Ulusal egemenliğimize eşi ve benzeri görülmemiş bir müdahale…” 

Yukarıdaki sözler Almanya Dışişleri Bakanı’na ait. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya’da yaşayan Türklere hitaben; “Türkiye’ye saygısızlık yapan partilere oy vermeyin” çağrısından sonra söylenmiş. 

Bu durum Türkiye açısından son 2-3 yüzyıldır yaşanmayan bir şey. 

Osmanlı’nın güç kaybetmeye başlaması ve Batı üstünlüğünün hakimiyetinden sonra Türkiye/Türkler Batı karşısında hep edilgen ve aşağıdan alan bir dil kullanırken… 

Bugün Almanya Türkiye karşısında aynı dili kullanıyor. 

Bu yeni ve üzerinde çokça düşünülmeyi hak eden bir hal… 

“Evet mazlumların, itilmişlerin ismi (adamı) ama bugün merkezde. Ama hala aynı dili kullanıyor. Neden biliyor musunuz? Dışarıda bir merkez icat etti bir nevi. Başlangıçta Türkiye içindeki merkeze, oligarşik, derin devlete karşı duruyordu. Şimdi ise dışarıda BM nezdinde saldıracağı bir merkez yarattı. ‘Dünya beşten büyüktür’ derken… BM’ye ‘bu haksızlıktır’ derken… Gazze derken… ‘one minute’ derken… Dünyadaki merkeze karşı yine ötekileştirilenlerin, kenarda olanların, mazlumların dilini kullanıyor…” 

Ağustos/2014’te Habertürk Gazetesi’nden Balçiçek İlter’e verdiğim röportajda, o günlerde yeni oluşmaya başlayan Erdoğan’ın dili hakkında söylemişim yukarıdaki sözleri. 

Alman Dışişleri Bakanı’nın bugün söyledikleri, işte Erdoğan’ın bu diline karşı bir tepkidir. 

Bugünlerde Ak Parti teşkilatlarında yaygın bir biçimde yaşanan yeni yapılanmalara bir de buradan bakmakta, söz konusu söylemin başarılı olup-olmaması açısından büyük fayda var. 

Ülkeler ve siyasi hareketler için kuşkusuz liderin ve liderliğin büyük önemi var. 

Ama hiçbir zaman lider; ‘ferd-i vahit’ değildir. 

Liderlikten söz etmemiz için, kişinin öncülük ettiği bir topluluk, bir organizma, bir yapı olmazsa olmaz mesabesindedir. 

Evet R. T. Erdoğan 2000’li yılların başında Türkiye’nin ötekileştirilmiş, aşağılanmış, bir takım kamusal imkanlardan mahrum bırakılmış çevrenin sesi olmayı başararak iktidara ulaştı. 

Bunu yaparken arkasında çok dinamik, çok çalışkan, samimi, hasbi, millet ve memleket için bir şeyler yapma arzusuyla tutuşan; kibirden ve büyüklenmekten uzak… ‘kimsesizlerin kimi’ ve ‘sessiz yığınların sesi’ olmaya talip olmuş bir teşkilat mevcuttu. 

Şimdi dünya mazlumları adına, dünya merkezlerine ve dünyanın oligarklarına karşı güçlü olması için, burada da liderliğini sürdürebilmesi için yine güçlü bir teşkilata ihtiyaç olduğu gün gibi ortadadır. 

Peki Ak Parti teşkilatlarındaki bu yeni hareketlilik böylesine bir teşkilatı ortaya çıkarabilir mi? 

Doğrusu buna, benim, bugünden verilecek bir cevabım yok. 

Çünkü güçlü yapılar salt insan teklerinin mevkilerini değiştirmekle, ya da sadece siyasi kadrolardaki insan teklerini değiştirmekle elde edilemezler. 

Bu meselenin hikmet boyutu var, adalet boyutu var, merhametli olmak var, irfani derinlik meselesi var, hasbilik tarafı var, bilgi üretme faslı var… var oğlu var… Bekleyip göreceğiz. Var olduğunu göreceğiz inşallah.      

Hüseyin Besli Diğer Yazıları