Yazarlar

Yer gök o olayın şimşekleriyle aydınlanıyor neredeyse. Gelenekseliyle, moderniyle, yazılı ve görseliyle ve de sosyaliyle medya Kasım Süleymani’nin öldürülmesiyle meşgul. Haksız da sayılmazlar; son on yıllar içinde Ortadoğu’da isminin etrafında kandan ve zulümden beslenen bir hale oluşmuştu neredeyse. Eli her yere uzanıyor, elinin uzandığı her yer yerle bir oluyor, yıkılıyor, insanlar topluca, hunharca öldürülüyordu. Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de bunu çok net bir biçimde gördük. 

Bizim gördüğümüzü o da görmüş. Ertuğrul Özkök. Kendince, üstelik bizim mahalle adına istihza içinde bir takım açıklamalar da yapmış. Ve sonunda asıl söylemek istediğini söylemiş: Bizim ne işimiz var Ortadoğu’da? 

Onun bütün derdi, her ne kadar coğrafyamızın büyük bir çoğunluğu dışarda kalsa da Avrupalı olmak. 

Avrupalı olmak Özkök için neredeyse ontolojik bir mesele. Neredeyse her fırsatta avrupalılaşmayı gündeme getirip gözümüze sokmakta. 

Özkök’ün bu halini gördükçe; Cumhuriyet elitlerinin batı=medeniyet=ilericilik; dolayısıyla eskiye ait ne varsa her şeyin inkarı ve yok edilmesine dayalı projesinin hayli başarılı olduğuna inanıyorum. 

Biliyor musunuz? 

Kasım Süleymani bir katildi, insanlık için bir tehditti. 

Ancak, Ertuğrul Özkök gibiler bir toplum için daha az tehlikeli değillerdir. 

Kasım Süleymani gibiler bir gün bir havaalanında bombalanarak öldürülür. 

Özkök gibiler ise o havaalanlarının hepsinden her zaman itibarlı yolcular olarak geçip gider. Kasım Süleymani gibilerin taraftarları olsa da, ölümüne sevinecek muarızları ve karşıtları da olur her zaman. 

Özkök gibilerse hep şirin gözükmeye, yaşamdan yana tavır almaya çalışırlar, çoğu kez de inandırırlar insanları. 

Bu vesileyle hatırlatmak isterim. 

Geçenlerde Salih Tuna’nın izlediği ve dinlediği bir Fazıl Say konseri üzerine yazdıklarına ve Mehmet Ocaktan’ın caza dair söylediklerine methiyeler düzüyordu Özkök. 

 Farkındaysanız iki örnekte de Batı’ya ait değerleri olumluyor arkadaşlar. Onun için bahse değer görüyor. 

Fazla uzağa gitmeye gerek yok. 

Mesela Salih Tuna daha iyisini bir Tuluyhan Uğurlu konserinden sonra yazsa idi ya da Ocaktan yine caz dairesinde kalarak İranlı bir sanatçı hakkında müzikalitesi olarak çok daha değerli şeyler yazsaydı… 

İnanın hiçbir şekilde Özkök’ün gündeminde yer elde edemezdi. 

Bir Pazar günü bunları niye yazdım derseniz; 

Perde de görünenle yetinmeyip, arkada olup bitenleri de anlamaya çalışalım babında bir hatırlatmada bulunmak istedim… 

Hüseyin Besli Diğer Yazıları