Yazarlar

Hüseyin Besli

Hüseyin Besli

atifhuseyin@gmail.com

Onlarda ne varsa… 

1 

Yerel seçim arefesindeyiz ya; 

Adaylar, iddialarının büyüklüğünce büyük ölçek kullanarak Batı’dan örnekler verip, kıyaslamalar yapıyor. 

Mesela en iddialı olanı New-York diyorsa; ikinci-üçüncü derecede olanlar Londra ve Paris’in adını zikrederek; “onlarda ne varsa bizim şehrimizde de o olacak!” diyor. 

Ne kadar talihsiz bir cümle… 

Öncelikle; bir cümle ne kadar genel ise o ölçüde hakikatten, gerçeklikten uzaktır. Çoğu kez de gülünç durumlara düşürür insanı. 

‘Ne varsa’ diyor ya; 

Farz edelim ki mukayese ettiği şehrin içinden bir nehir geçiyor. 

Oysa kendi şehrinizin, en az 200 km yakınında ne bir nehir var ne göl var ne de deniz var. 

Tamam da yine de bunlar önemli değil. 

Bir şekilde bunları tolere ederiz… 

Asıl mesele, asıl dert daha ciddi ve daha derinlerde. 

2 

Değerli bilim adamlarımızdan Tahsin Görgün der ki bir açıklamasında: “Son devir Osmanlı’nın en muhafazakar bilinen Ahmet Cevdet Paşa dahi Batıcıydı. Onun diğerlerinden farkı; mağlup olan ve zayıflayan Osmanlı ayakta kalıp mevcudiyetini sürdürebilmek için Avrupa Milletler ailesine katılmak isteyince, dediler ki; mevcut hukuk sistemiyle sizi kabul edemeyiz. Çünkü mahkemelerinizin hangi olaya ne tür bir ceza vereceğini kestiremiyoruz. Öyleyse yargı sisteminizi bizim anlayacağımız hale getirin. (Evet; yukarıdaki mülahazaları dile getiren Batılı zihne göre bir bürokrat, bir yargıç ya kişisel ya da gurup menfaatini gözeterek karar verirken; Osmanlı bürokratı veya kadısı ferdi ya da gurup menfaati vs.’yi değil Rıza-i Bari’yi, Allah rızasını gözeterek karar oluştururdu.) 

Bunun için de mesela Fransız yargı sistemini tercüme edip alın… 

Osmanlı idaresi ve havasinin büyük bir çoğunluğu tam buna ‘evet’ diyecekken Cevdet Paşa; durun, dedi. Tamam, Batı’nın formunu/şeklini alalım, ama içini biz dolduralım… Öyle de oldu ve bu şekilde Mecelle ortaya çıktı. 

Ancak; buradaki asıl mesele Ahmet Cevdet Paşa ve onun gibi düşünenler zamanla formun içeriği belirleyeceğini fark edemediler.” 

Gerçekten de tarih bize gösterdi ki her geçen zamanda içerik biraz daha forma uygun hale gelmeye başladı ve nihayet cumhuriyetle birlikte formda içerikte tam Batılı mantalitenin vaz ettiği hale geldi. 

3 

Demem o ki; 

Yüksek binaların ihtişamına, caddelerinin ışıltısına, vitrinlerinin cazibesine vs. kapılarak şehirlerimizi Batılı şehirler gibi yapma derdine düşmeyelim. 

Şeklen şehirlerimizi ne kadar Batılı şehirlere benzetirsek; 

Ahlakımız da, insan ilişkilerimiz de, komşuya bakışımız da, mahallemiz de, varlık tasavvurumuz da, hatta inancımız da ona göre şekillenecektir inanın. 

İnanın ki şehirlerin de ruhu vardır. Eğer siz binlerce yıl içinde evrile evrile, dönüşe dönüşe oluşmuş o ruhu kale almaksızın Batılı forma teslim olursanız; 

Hiçbir zaman şehirlerde huzuru, istikrarı, sükûneti yakalayamazsınız. 

Çünkü hep arada ve arafta kalacaksınız. 

Ne Batılı olacaksınız ne de gelenekle bağınız kalacak. 

Tamam insanca yaşayacak beldelerimiz olsun. 

Yürüyecek yolumuz, aracımızı bırakacak parkımız olsun. 

Ama bırakın şehirlerimizde hiç değilse bir iki tane çıkmaz sokağımız olsun. 

Hüseyin Besli Diğer Yazıları