Trabzonspor’un oyuna başlama tercihi merak edilendi.
Ya ‘bu derbi maçıdır’ diyerek o iştahla saldıracaktı, ki bu karar taraftarı da coşturacak yoldu.
-Zira Sivasspor maçında Bordo-Mavilileri galibiyete taşıyan maçın başındaki tribün destekli coşkuydu- Ya da ‘favorisi önceden belli’ bir rakibe karşı temkinli başlangıç yapacak, hata yapmalarını bekleyecekti.
Ünal Karaman ilk yolu seçti, ‘büyük takım’ gibi oyuna başlattı, ilk düdükten itibaren hücumda çoğalıp rakip yarı alanda ani pres yaptırdı oyuncularına.
Galatasaray daha iki pas yapamadan golü de buldu Trabzonspor.
Yetinmedi, ikinciyi aramaya başladı.
Sarı-Kırmızılılar şoku atlatıp rakip yarı alana yığılırken Fatih Terim’in ‘ileri çıkın’ emri sanırım fazla abartıldı.
Konuk ekibin defansı nasıl bu kadar ileride kuruldu anlaşılır gibi değil gerçekten.
Hem de Sosa gibi bir pas ustası varken! Takımı, geldiği günden beri ilk kez bu kadar kusursuz yönlendirdi, sonraki gollerin mimarı zaten O’ydu.
Dünkü maçta Onazi-Sosa uyumu, Selçuk İnan-Colman ikilisini hatırlattı. Oyunun iki yönünde de faydalıydılar.
2010-11 sezonu nostaljisi yaptık hadi, maçın en klasını da boş geçmeyelim:
Nwakaeme’de de sanki Jaja havası var! Olcay’la birlikte defansif katkıları da mükemmeldi.
Rodallega’nın takım oyununa müthiş katkısı ve hücum presi dünkü galibiyetin önemli anahtarlarından biriydi.
Sosa yorulunca onun pas dağıtım görevini alan Yusuf Yazıcı bu işi kusursuz yaptı. Trabzonspor’un galibiyetinde Belhanda’nın kırmızı kartının etkisini en alt sıralara yazmamak, Bordo-Mavililer’e haksızlık olur.
Çünkü inanılmaz istek, doğru hamleler, doğru yönetim, taraftar coşkusu, her şey vardı.
Belhanda’nın atılması ile ilgili görüşümüz ise şudur:
O dakikada o sorumsuzluğu yapan kişinin hakkı, biri kuraldan, diğeri sorumsuzluktan iki kırmızıdır!