Galatasaray’ı liderliğe taşıyan ‘coşku’, dün akşam Trabzonspor 11’in tamamında tavan yaptı bu kez; top sarı-kırmızılıların ayağına geldiği an orada bittiler, nefes aldırmadılar. Üstelik bu şok presin yeri sadece defans veya orta saha değildi. Konuk ekibi asıl şaşkına çeviren; kendi yarı alanlarında bile pres altında kalmalarıydı. Açıkçası, Rıza Çalımbay’ın daha 3 gün önce, “Takımda tempo yok, milli arayı bekliyorum” diye yakındığı takımın bu kadar çabuk hamle-doğru koşu yapmasını kimse beklemiyordu. Öyle ki, 9 hafta itibariyle tarihinin en fazla golünü yiyen Trabzonspor karşısında, bu sezonun en golcü ekibi Galatasaray ilk yarıda pozisyon bile bulamadı.
Bu tablonun ortaya çıkmasında, ‘Sosa etkisi’ de önemliydi, Arjantinli oynamadan takıma katkı yaptı! O gelince Yusuf Yazıcı’nın yerine geçti, forvet arkasında tutmadı. Oyun kurucu görevi verildi, savunma yönünü beceremedi, farklı mağlubiyetlerde rolü büyüktü. Bir zararı da duran toplarda ortaya çıktı Sosa’nın. O işi Yusuf Yazıcı harika yapıyordu halbuki, verim almadılar ama ısrarla inatla Arjantinliye kullandırdılar. Dün Yusuf’un kullandığı bütün duran topları inceleyin, biri dışında hepsi tehlike yarattı. Sosa’yı yedek bırakan Çalımbay’ın bu kararından sonra oyun liderliğini de ele alan Yusuf Yazıcı, soğukkanlılığı ve futbol zekası ile maçın fark yaratan ismiydi. Sosa’nın yerine 11’e giren Onazi ile Okay’ın, oyunun her iki yönünü kusursuz oynaması da eklenince Trabzonspor sezonun en özel, en rahat maçını oynadı. Şöyle ki; Galatasaray taraftarı ilk kez 63’te heyecanlandı, o da duran top ve Eren’in 1 metre üstten giden kafa vuruşunda. İkincisi ise 86’da farkı 1’e düşüren Rodrigues’in gol vuruşuydu.
4 as isminden mahrum, tarihi yenilgilerle hayal kırıklığı yaratan bir takımın, ligin en çok övgü dizilen lideri Galatasaray’a sadece 2 pozisyon verip, hem de açık ara oyun üstünlüğü kurarak maç kazanmasının karşılığı sadece 3 puan değildi. Aksi sonuçta hem saha içi, hem saha dışında Trabzonspor’un işi çok zor olacak, yaralar büyüyecek, tedavisi zorlaşacaktı. Bu anlamda, ‘ilaç gibi galibiyet’ tanımı tam da bu maça yakıştı.