Yazarlar

Dr. Eray Güçlüer

Dr. Eray Güçlüer

Kafkas jeopolitiğinde Türkiye etkisi

Hazar’ın batısındaki Azerbaycan merkezli jeopolitik alan Türkiye’nin etkisiyle istikrarsızlaşmıyor. Aslında hızla istikrarsızlaşan Hazar’ın doğusundaki Kafkas alanlarına nazaran batısının istikrarlı kalması hem Azerbaycan hem de Türkiye için çok önemli. Bu kapsamda Gürcistan ve Nahcivan’ın da Türkiye’nin jeopolitik hinterlandına dahil olduğunu söyleyebiliriz.

Geride sadece Ermenistan kaldı. Rusya’nın bir süre sonra sessizliğini bozarak eski paradigmalarına uygun şekilde “İnsani Ateşkes” maskesiyle aslında Ermenistan’a arka çıkması ve Azerbaycan’ı MİNSK gurubu eş başkanlığı tuzağına çekmeye çalışması, sahada pek de karşılık bulmuş gibi görünmüyor. Dahası Rusya’nın yoğun uğraşlarına rağmen masada kurguladığı oyun sahada oynanmayınca aslında Rusya kendi kendini köşeye sıkıştırmış oldu.

İnsanlar “hey gidi Rusya hey, nerede o eski Rusya, Ermenistan gibi küçücük bir ülkeye bile söz geçiremiyor artık” diyorlar. Rusya’nın Kafkas jeopolitiğini kurgulayanların hata yaptığı çok açık. Biliyor musunuz, ihmal ettiğiniz şeye en kritik zamanda ihtiyaç duyarsınız. Türkiye’yi siyasal olarak denklem dışında bırakma uyanıklığı geri tepti.

SAHADA GÜÇLÜ TÜRKİYE DENKLEMİ

Tam tersine artık sadece Azerbaycan değil, bütün Türk dünyası Karabağ mücadelesini desteklemeye başladı. Hatta Ermenistan’ın yaptığı saldırılarda sivil insanların katledilmesi tarafsız toplumları bile Azerbaycan’ın haklılığına inandırdı. Dolayısıyla 1920’li yılların kafasıyla artık Kafkas jeopolitiğinin yazılamadığını bir kez daha herkes anlamış oldu.

Bu arada Azerbaycan’ın mücadelede dik durması, başka bir siyasal çözüme razı olmaması ve her halükarda Türkiye vurgusu, denklemin Türkiye-Azerbaycan ekseninde daha güçlü olmasının da zeminini hazırladı.

Şayet Azerbaycan Karabağ’ın tamamen işgalden kurtarılmasını tartışma konusu yapan başka bir siyasi çözüme razı olsaydı, demografik yapısı değiştirilmiş ve bir buçuk milyon yerinden edilmiş Karabağ Türk’ünün geri dönmesine izin verilmeden yapılacak göstermelik halk oylamasıyla Karabağ Ermenistan toprağı haline getirilecekti. Bu sinsi tuzağa düşmeden izlenecek tek yol Karabağ’ın tamamının işgalden kurtarılması, Ermenistan’a da anladığı dilden yani silahla karşılık verilmesidir.

KAFKAS JEOPOLİTİĞİNDE ÖNEMLİ DEĞİŞİMLER

Türkiye’de Kafkas jeopolitiğini etkileyebilecek çok önemli gelişmeler olmaktadır. Cumartesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Karadeniz’de yeni bulunan enerji rezervi açıklanacak. Önceki enerji rezervi olan 320 milyar metreküp doğalgaza ilave olarak yüzde 20-25 kadar yani 80-100 milyar metreküp kadar yeni bir rezervden söz ediliyor.

Bu da yaklaşık 10-15 milyar dolar kadar bir ekonomik getiri demektir. Ayrıca savunma sanayinde de özellikle motor, roket ve zırhlı araçlar konularında çok önemli teknolojik eşiğe ulaşılmış durumda. Artık bunların üretim bantlarına konulması sadece zaman meselesi. Ayrıca yerli aşı ve diğer ülkelerle ortak aşı geliştirme programlarının yürütülmesi sayesinde muhtemelen önümüzdeki ocak veya şubat ayında pandeminin etkisinin büyük ölçüde kırılması bekleniyor.

Dolayısıyla Türkiye Kuzey Afrika’dan Kafkaslara kadar pek çok alanda çok yönlü, çok boyutlu ve çok katmanlı jeopolitik mücadeleler verirken, giderek daha fazla bu mücadeleyi milli hedeflerimize ulaştırabilecek iç yeterliliklere de sahip olmaktadır. Ancak bu mücadele verilirken vesayetçi zihniyetle milletimizin gözüne ışık tutarak körelmeye çalışanları da milletimiz not etmeli, mutlaka hukuki zeminde bunun karşılığı verilmelidir.

STK görünümü altında terör seviciliği yapan, yasadışı siyasal ve ideolojik oluşumların merkezleri haline gelen bir takım meslek odaları ile ilgili köklü reformların bir an önce hayata geçirilmesi son derece önemlidir.

Çoğu yabancı istihbarat servislerinin güdümündeki yasa dışı zararlı unsurların, STK, meslek odaları vb. araçlarla içimize sızma girişimleri mutlaka önlenmelidir. Sonuçta demokratik zeminde devletimizin ve toplumumuzun kendini savunma mekanizmaları sürekli geliştirilmeli, kurumsal bağışıklık sistemimizin daima güçlü olması temin edilmelidir. Artık Türkiye’nin önü açıktır. Bizi içeriden başka araçlarla dizayn edemeyenlerin dışarıdan herhangi bir araçla dizayn edebilmesi mümkün değildir.

İç sağlamlığımız ülkemizin gelişiminin de temelini oluşturmaktadır. Özellikle Ortadoğu’da 2010 yılında başlayan Arap Baharının bu günlerde kuzeyde Kafkas Baharına dönüşmeye başladığına şahit oluyoruz.

Etrafımızın çok daha hareketleneceği bir sürece girerken en büyük güvencemiz milli birlik ve beraberliğimizdir.

Bunun için çok daha dikkatli olmamız gereken bir döneme girdiğimizi unutmayalım.

Dr. D. Eray Güçlüer

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi

Dr. Eray Güçlüer Diğer Yazıları