Yazarlar

Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Senden daha büyük trol olur mu?

Ahmet Kekeç tüm yazıları

Bu hatayı ben de yaptım... Maliye Bakanımız ve eşine küfredenlerin altı okun gölgesinde büyüyüp serpildiklerini yazdım...

Örnek olarak da Özgür Özel, Canan Kaftancıoğlu ve Sera Kadıgil’in paylaşımlarını gösterdim. (Ki, bir kısmı mahkûm olduğu halde, o paylaşımlarını silmiş değiller.)

Yanılışım.

Asıl kaynak başka biriymiş.

Hem de daha üst düzey biri.

İsmini de söyleyeyim ki, terbiyesizlere esin kaynağı olan terbiyesizin ismi zihinlere daha iyi kazınsın.

Bu kişinin ismi Kemal Kılıçdaroğlu.

Bir kaset marifetiyle genel başkanlık koltuğuna kuruldu. Nasıl bir müktesebattan geldiğini, değerini, marifetini bilmiyoruz...

Kaset yardımı olmadan o koltuğu görebilir miydi?

Onu da bilmiyoruz.

Bildiğimiz şu: Bir dönem SGK’da (eski ismiyle SSK’da) genel müdürlük yaptı. Kurumu, tarihinin en büyük görev zararına uğrattı. Daha açık ifadesiyle, “SGK’yı batırdı...”

İkinci en önemli marifeti şu:

Muhalefet avantajıyla girdiği bütün seçimleri kaybetti. Bu alanda bir “rekor”un sahibidir.

Üçüncü en önemli marifeti, yaptığı “akıllara ziyan” benzetmeleri ve ettiği küfürler...

Hedefindeki kişi, Cumhurbaşkanı Erdoğan elbette...

Girişteki “terbiyesiz” ifadesini kıyıcı ve aşırı bulan arkadaşlara özel not: “Terbiyesiz” bir hakaret ifadesi değildir. Ahlak ve terbiye dışı davranış sergileyenlere genellikle bu ifadeyle hitap edilir. Yani, o kişinin “terbiyeden yoksun” olduğu söylenir. Ben de Kemal Bey’in, normal insanlarda bulunması gerekli bir hasletten yoksun olduğunu söylüyorum.

Örnek mi?

Erdoğan’a yönelik her cümlesinin içine, mutlaka “diktatör bozuntusu” ifadesini yerleştiriyor.

Eskiden daha farklı hitap yolları denerdi...

Mesela, “Ananı... a... a...” derdi.

Bu ifadenin “dil sürçmesi” olduğunu söyledi. Tavzih yoluna gitti. Hatta özür filan diledi... Ama diğer küfürlerinde özür görevini hatırlamadı. Hep küfretti. Durmadı... Durduramadık... Mahkemeler bile durduramadı.

Mesela Balıkesir’de (yine Erdoğan’a hitaben) “angus s….” ifadesini kullandı.

Bu hitabı çok sevmiş olacak ki, Kars’taki mitinge taşıdı.

Kars’ta hayvan pazarını dolaşırken çok güzel bir söz duymuş, halk kendi arasında, “Mazot bitti beygire kaldık, dana gitti angusa kaldık...” diyormuş...

Karslılara hitap ederken (kendi ifadesiyle) “bu çok güzel sözü” tekrarladı, sonra da zekice bir laf etmiş gibi sırıttı...

Balıkesir’de de “Siz biliyorsunuz... Angusun kim olduğunu biliyorsunuz...” diye sırıtmıştı...

Kendi sırıtışına gönderme yapan adam...

Edebiyatta “metinler arası gönderme” vardır... Murat Belge’nin kulakları çınlasın; “pastiş” filan vardır... Kemal Bey de, “sırıtışlar arası göndermede” bulunuyordu, kendi esprilerine (!) pastiş yapıyordu.

Bitti mi?

Siirt’te yaptığı konuşmada Erdoğan’ı “leşe çöken Akbaba’ya” benzetti. Bursa’da da şu çok şahane espriyi yaptı: “Silkeleyin ağacı, belki Recep düşer...”

Bitti mi?

Bir kez daha Siirt’te kafa çıkardı ve yine Erdoğan’ı, hem “teolojik” bakımdan sıkıntı yaratacak, hem de “Allah’a saygısızlık” olarak yorumlanabilecek bir benzetmeyle aşağıladı: “Bize statükocu diyorlar. Statükocuların Allah’ı Ankara’da oturuyor, Ankara’da...”

Bir konuşmasında da şunları söyledi: “Elinizde Erdoğan’la ilgili kaset varsa yayınlayın, hiç çekinmeyin...”

Hülasa...

Bugüne kadar (yani Cumhuriyet tarihi boyunca) miting meydanlarından onlarca, yüzlerce siyasetçi geçti, binlerce hakaret sözcüğü sarf edildi...

Hiçbir hakaret sözcüğü, Kemal Bey’in “benzetmeleri” kadar çirkin ve aşağılayıcı olmadı. 

Ahmet Kekeç Diğer Yazıları