Yazarlar

Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Deniz Baykal neden öyle konuştu?

Ahmet Kekeç tüm yazıları

CHP’nin müstafi genel başkanı Deniz Baykal herkesleri şaşırtan (esasında şaşırtmayan) bir çıkış yaptı ve Libya’ya tezkere kararını övdü. 

Şöyle dedi: “Libya çok önemli bir ülke, Afrika’nın giriş kapısı. Libya’yla yapılan askeri anlaşmamız çok önemli, emeği geçen herkesi kutluyorum. BM’nin, Libya’daki desteklediğimiz hükümeti meşru görmesi çok önemli.” 

Bu sözler ne anlama geliyor? 

Baykal’la partisi arasında bir “kopuş”a mı işaret ediyor? 

Hayır. 

Bir kopuştan değil ama bir “fikir ayrılığından” söz edebiliriz. 

Baykal, nicedir, partisi gibi düşünmüyor. 

Hatta, icap ettiğinde partisini tekzip ediyor. 

Nerden bakarsanız bakın, “ima”larla dolu bir fikir ayrılığı bu ve Baykal mütemadiyen aynı noktaların altını çiziyor. 

Şunu söylüyor: “Benim bıraktığım CHP değil bu... Parti değişti, dönüştü ve emperyal ülkelerin sözcüsü haline geldi.” 

Bu “dönüşüm”ün hikâyesini artık bütün Türkiye biliyor. 

Bir gün bir yerlerden bir “kaset” çıktı ve CHP’de “yan unsur” bile sayılmayan Kemal Kılıçdaroğlu’nu genel başkanlık koltuğunda gördük. 

Kasetin yayınlanmasını müteakip gelişen olayları bir hatırlayalım: 

BİR- Kaset, AK Parti politikalarını destekleyen ve CHP’ye muhalefet ettiği varsayılan bir internet sitesinde yayınlandı. (Sitenin kurucu isimlerinden olan ve sonradan kaset naşiri olarak ün yapacak şahsın FETÖ’den tutuklu olduğunu hatırlayalım. Yani kaset, FETÖ’yle iltisaklı bir sitede değil, “AK Parti’liymiş gibi” yapan bir sitede yayınlanıyor.) 

İKİ- Kasetin yayınlanması, Doğan Medya Grubu’nda, niyeyse, şok etkisi yarattı ve iki gün boyunca “Sakın bırakma Baykal... Şantajcılara boyun eğme Baykal... Bizi terk etme Baykal...” türünden haberler ve yorumlar okuduk. Üçüncü gün, “Bir dakika orada durmamalısın Baykal... Derhal istifa etmelisin Baykal...” baskıları başladı. 

ÜÇ- Baykal istifa etti. 

DÖRT- Baykal istifa edince, Doğan Medya Grubu’nun memurları dâhil, bütün parmaklar Kemal Kılıçdaroğlu’nu işaret etti. Kılıçdaroğlu önce, “Hayır, genel başkanlığa aday olmak istemiyorum” dedi. Baykal’la görüştü. Baykal’ı da genel başkan olmak istemediğine inandırdı. Sonra (kimlerle teşrik-i mesaide bulunduysa), çıktı, “Aday oluyorum” dedi. Aday oldu ve ittifakla CHP genel başkanlığına seçildi. 

Baykal’ın Libya tezkeresine verdiği desteği, bu “tarihçe” eşliğinde okumalıyız. 

Özetle şunu söylüyor Baykal: “AK Parti millî bir politika izliyor, CHP FETÖ’nün suflesine göre hareket ediyor...”

BİR KISIM CHP’LİLERE

Madem FETÖ’cü değilsiniz... Hayatınız FETÖ’yle mücadeleyle geçti... Madem kitap yazdınız... “Cemaat” adı verilen casusluk şebekesini deşifre ettiniz...  

İyi ettiniz de, 15 Temmuz’dan sonra niçin “suskunluklara” büründünüz a be tabansızlar?  

FETÖ’nün “cemaat” addedildiği ve kendi halinde bir kımıl zararlısı olarak durduğu/durduğu varsayılan dönemlerde sergilediğiniz cevvaliyeti neden şimdilerde göremiyoruz? Yapı bir “suç örgütü” olarak tescil edildikten sonraki “suskunluğunuzun” ve temkinli, anlayışlı yaklaşımınızın esbabı nedir?  

Hedef Ergenekon ve Balyoz olunca FETÖ kötü...  

Hedef Erdoğan olunca FETÖ (iyi sayılmasa da) kabul edilebilir...  

Öyle mi?  

Ahmet Kekeç Diğer Yazıları