Yazarlar

Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Açık konuşsanız da anlasak!

Ahmet Kekeç tüm yazıları

Herkes konuşuyor da, Gürsel Tekin bir türlü “konuşamıyor...”

Esasında konuşuyor da, bir şey söylemiyor.

Muharrem İnce’nin “çıkışına” ne diyor?

Dengeleri ve kimin nereye savrulacağını mı bekliyor?

Biliyoruz ki, Kılıçdaroğlu’nun yönetiminden şekvacı... Ama “değilmiş gibi” yapıyor.

Madem “konuşamıyor”, eski bir konuşmasından yola çıkarak, ona yardımcı olalım.

Muharrem İnce’nin yarattığı bir oldubittiden sonra şöyle demişti: “Biz eskiden kim CHP’ye bir oy fazla kazandırırsa o aday olmalıdır derdik. Bugün CHP’nin oy kazanmasından ve başarısından başka ölçütler de devreye girmiş durumda. Kişisel, şahsi ölçütler ve keyfilik ne yazık ki maliyetsiz değildir.”

O gün söyledikleri bugün de geçerli mi?

Mesela, nedir o “başka ölçütler?”

Önce kötü haberi verelim:

Dostumuz umut etmese de, kaçınılmaz “kötü son”u şimdiden ilan edebiliriz.

Çünkü “keyfiliğin” ve “ölçütsüzlüğün” de bir bedeli var.

CHP bu bedeli ödeyecek.

Belki Muharrem İnce ödetecek, bilemiyoruz.

Haddizatında Kemal Kılıçdaroğlu’nun görevi, “bedel” ödetmek, yani CHP’ye “istikamet” tayin etmek, CHP’yi belli bir siyasal arzunun enstrümanı haline getirmek.

Kılıçdaroğlu bunun için var.

Nasıl bir istikamet mi?

Bunu anlamak çok da zor değil.

Partinin ve Kılıçdaroğlu’nun son altı yıl içinde yöneldiği siyasete (“tape siyaseti”dir bu) bakın, “istikameti” anlarsınız:

Kendisini “kurucu değerlerle” tanımlayan “sol merkez” parti gitti, Türkiye’ye operasyon çekmek isteyenlerin mutemet partisi geldi.

Sosyal demokrat ve “solcu” olması beklenen Kemal Kılıçdaroğlu gitti, illegal dinleme kayıtları üzerine siyaset bina eden FETÖ yancısı geldi.

Bu “yönelimlerine” bakarak, CHP’nin seçim kazanıp iktidara gelmek gibi bir “amacı” olmadığını rahatlıkla söktürebilirsiniz.

Gürsel Tekin’e gelecek olursak...

İyi söylüyor, doğru söylüyor da, “net” konuşamıyor.

Keyfiliği ve kişisel ölçütleri anlıyoruz...

Doğrudur.

Kılıçdaroğlu belediye başkanı adaylarını seçerken ya da milletvekili listelerini oluştururken olabildiğince keyfi davranıyor.

Eskiden (genel başkanlık ve parti kurulları seçiminde) çarşaf listeyi savunurdu... Aday belirlerken ya da milletvekili listelerini oluştururken “ön seçim” yapardı.

Bunların hepsini kaldırdı.

Partiyi artık “demir yumruklarla” ve “tek adam keyfiliği” içinde yönetiyor...

Buna itiraz edenlerin de kafasını koparıyor...

Buraya kadar anlıyoruz da, Gürsel Tekin’in ne demek istediğini, niçin “paravan ifade” kullandığını anlayamıyoruz.

Mesela, konuşmasının yukarıya alıntılamadığım bölümünde, ayrıca, “başka ölçütler”den söz ediyordu.

Nedir bu “başka ölçütler?”

Eski Mersin milletvekili İsa Gök, adını koymuştu, “CHP giderek bir Alevi partisine dönüşüyor” demişti.

Eski Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar, tıpkı kendisi gibi “yolsuzluk”suçlamasıyla görevden alınmış Ataşehir belediye başkanı Battal İlgezdi’nin yeniden aday gösterilmesi üzerine sinirlenmiş, “Kılıçdaroğlu’nun partide kimlik siyaseti yaptığını” söylemişti.

O da açık konuşamamıştı.

Gürsel Tekin’den, bu “başka ölçütler”i açmasını rica ediyoruz...

İşin içinde bir “FETÖ dayatması” ya da “yönlendirmesi” olabilir mi?  

Ahmet Kekeç Diğer Yazıları