Başakşehirli futbolcular geçtiğimiz maçlarda zayıf gördükleri stopere baskı yapmadan, baskıyı önde başlatır; rakibin savunmadan onun atacağı pasla çıkmasına izin verirlerdi. Dün hem Ozan’a hem de Serdar’a baskı yapmadılar. Sahaya yerleştikten sonra stoperlerin topla orta sahaya kadar çıkmasına izin verip onların pas atacaklarını kapattılar. Maçın ilk golüne kadar bu taktik Galatasaray’ın hücumdaki hızlı oyuncularını güçlü şekilde kullanmayı engelledi. Üstelik golü de bu taktiğin uygulamasında 6’ya 5 yakaladıkları pozisyonda İrfan’ın usta işi vuruşu ile kazandılar. Penaltı golü ile skor dengelendikten sonra, bu kez Galatasaray stratejisini değiştirdi. Başakşehir’in topla oynamasına izin verip kazandığı topla hızlı hücuma döndü. İkinci yarının dördüncü dakikasında Ndiaye ve Onyekuru’nun geliştirdiği, Eren’in yavaş kalıp bitiremediği atak, bu anlayışın ürünüydü. Porto karşısında yüksek efor sarf eden sarı kırmızılılar, doğal olarak Başakşehir maçında enerjisini ekonomik kullandı. Elia ve Adebayor hamlesiyle Başakşehir, ilk kez önde baskıyı artırdı; bu tam da bir büyük takım tavrıydı. Belki Galatasaray’ın istediği oyun şekli de buydu. Bir iki kez risk almış Başakşehir takımına hızlı ataklarla çıkacakken, sonu sarı kartla biten “Yugoslav faullerine” takıldı. 89’da faulle kesilmeyen atağında ise Onyekuru arka direkte titrek vurdu. Beraberliğin Başakşehir’e yaradığı maçta, tarafl ar 70 dakika kaybetmemeye oynadı. Abdullah Avcı son yirmi dakikada hamlelerini kazanmak için yapsa da tabelayı o yetmiş dakikadaki dengeli oyun belirledi!..